AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik parti genel merkezinde, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkan ifadeler şöyle:
"Uçaklarımıza Girit Adasında konuşlandırılmış S-300’ler vasıtasıyla radar kilitlemesi yapılması NATO standartlarına göre düşmanca bir hareket olarak tanımlanır. Uçaklarımıza radar kilitlemesi yapılması NATO literatüründe düşmanca yaklaşımdır. Tehlikeli sonuçları olabilir."
"(Yunanistan'ın Türk jetlerine tacizi) Sahadaki bu hareketlerinin tehlikeli sonuçları olabilecektir. Bu, dünyanın hiç istemediği bir şeydir."
"(TFF binasına silahlı saldırı) Emniyet ve adliye bütün boyutlarıyla ortaya çıkaracaktır."
"(Kılıçdaroğlu'nun KHK'lılara ilişkin sözleri) Terör örgütüne umut anlamına gelebilecek cümle kurmaktan kaçınan bir yaklaşım ortaya koymak gerekir."
"(Macron) Bütün enerjisini Türkiye karşıtlığına yoğunlaştırması sağlıklı bir yaklaşım değildir."
"Antidemokratik güçlerle, siyaset ve hukuk temelinde mücadele etmeye devam edeceğiz"
"Bir siyasi partinin (Doğu Perinçek) kendisini Hz. Peygamberin tebliğiyle mukayese etmesi kadar mantıksız, akıl dışı bir şey olamaz."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Yunanistan'ın Türk jetlerine tacizine ilişkin, "Sahadaki bu hareketlerinin tehlikeli sonuçları olabilecektir, bugün dünyanın hiç istemediği hiç arzu etmediği bir şeydir." dedi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Partisinin Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanı Ömer İleri tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kapsamlı bir sunum gerçekleştirildiğini, sunumda AK Parti'nin dijitalleşmesi, akıllı çalışma yöntemleri ve hazırlanan çalışmaların ele alındığını aktaran Çelik, Meclis çalışmaları ile iç siyasetteki gelişmelerin yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da toplantıda kapsamlı bir değerlendirme yaptığını belirtti.
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantıda AK Parti'nin güçlenmesi ve Cumhur İttifakı'nın gücünün artması bakımından yapılması gerekenler konusunda kapsamlı talimatları olduğunu kaydetti.
Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF) Riva'daki merkezine düzenlenen silahlı saldırıya ilişkin Çelik, "(TFF Başkanı) Sayın Büyükekşi ile görüştüm. Geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Şu anda tabii elimizde bir bilgi yok. Daha yeni bu olay gerçekleşmiş. Bunun tabii emniyet ve adliye bütün boyutları ortaya çıkaracaktır. Sayın Başkan'a geçmiş olsun dileklerimi ilettim. " diye konuştu.
Çelik, tahıl koridoru anlaşmasına değinerek, şunları söyledi:
"Taşınması gereken 22 milyon ton gıda var. Bu, dünyada bir gıda krizinin ortaya çıkmaması için çok önemli. Fakat tüm bunlar yapılırken her zaman olduğu gibi bazıları 'Türkiye Rus ambargosunu deliyor' şeklinde bir kara propaganda ile bütün bu barış süreçlerini sabote etmeye çalışıyor. Burada hedef alınan şey Türkiye değildir, Türkiye'nin ortaya koyduğu bu müzakereci diplomasiyi devreye sokan ve sonuç alan iradedir. Eğer ortada bir barış ihtimali olacaksa da göreceğiz, Türkiye'nin önderlik ettiği bu inisiyatifler sayesinde barışın taşları döşenecek, barış böyle bir platformun üzerine oturacaktır. Dolayısıyla biz bu Tahıl Koridoru Antlaşması'nda Türkiye'nin ortaya koyduğu tutumu 'Ambargo deliniyor' şeklinde sunanların barışı istemeyen, barışı sabote etmek isteyen adresler olduğunu görüyoruz. Bu adresleri de not ediyoruz, bunlarla ilgili mücadelemizi sürdüreceğiz."
Ege ve Doğu Akdeniz'de görev uçuşu yapan Türk jetlerine, Yunanistan'a ait S-300 hava savunma sistemi tarafından radar kilidi atılmasına ilişkin de Çelik, şöyle konuştu:
"Uçaklarımıza Girit Adası'nda konuşlandırılmış S-300'ler vasıtasıyla radar kilitlemesi yapılması, NATO standartlarına göre düşmanca bir hareket olarak tanımlanır. Uçaklarımıza radar kilitlemesi yapılmasının NATO literatüründeki adı 'düşmanca harekettir'. Şimdi bir NATO ülkesinin Türkiye gibi büyük bir NATO ülkesinin uçaklarına bir radar kilitlemesi yapması haddini aşmanın ötesinde, NATO birliklerine dönük düşmanca bir yaklaşımdır. Üstelik burada Türkiye S-400'leri aldığı için bu kadar gürültü çıkaranların dikkat etmesi gereken bir çelişki vardır. Türkiye S-400 aldığı için F-35 programından diğer alanlara kadar Türkiye'ye eleştiri getirenlerin, bir NATO ülkesi olan Türkiye'nin NATO içerisinde görev yapan hava kuvvetlerine ait uçaklara Yunanistan'ın S-300 sistemleri ile radar kilitlemesi yapmasındaki çelişkiyi net bir şekilde görmeleri gerekir.
Burada hem hava sahamızı hem deniz sahamızı hem de gayri askeri statüdeki adalara dönük olarak Yunanistan'ın ortaya koyduğu tavrın herhangi bir şekilde hukukla bir alakası bir bağlantısı yoktur. Hak ve menfaatlerimize alakadar olduğumuz meşru ve hukuki meselelerimize kadar tüm bunlarda taciz eden taraf Yunanistan olarak gündeme gelmektedir. Dolayısıyla Yunanistan NATO angajman kurallarına göre düşmanca hareket olarak tanımlanan bir tutumla Türk Silahlı Kuvvetlerine dönük olarak bir yaklaşım sergilemektedir."
Türkiye'yi S-400 aldığı gerekçesiyle eleştirenlerin Yunanistan'ın elindeki S-300'lerle radar kilitlemesine karşı seslerini duymak istediklerini vurgulayan Çelik, "Türkiye konusunda haksız yere seslerini yükseltenlerin Yunanistan'ın bu haksız eylemi karşısında ve sistematik olarak devam eden taciz eylemleri karşısında suskunluğu çifte standardın ötesinde bir anlam ifade eder. Sonuçta hava kuvvetlerimiz gereken karşılığı vermiştir. Radar kilitlemesi ya da başka düşmanca hareketler bertaraf edilmiştir ve boşa çıkarılmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, Türkiye ile Yunanistan arasındaki meselelerin sahada değil, müzakere ve diplomasi masasında rahatlıkla çözülebileceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Türkiye büyük bir diplomasi devletidir, bu mesele radar kilitlemesi ile çözülecek bir mesele değildir. Bu mesele diplomasinin imkân ve kabiliyetleri ile çözülecek bir meseledir. Bununla ilgili olarak Türk diplomasisinin, Türk devlet geleneğinin çözüm kapasitesi yüksektir, çözüm formülleri de vardır. Ama çözüm istemedikleri için sürekli olarak bunu gündeme getirmektedirler. Sahadaki bu hareketlerinin tehlikeli sonuçları olabilecektir, bugün dünyanın hiç istemediği, hiç arzu etmediği bir şeydir bu. O yüzden Yunan makamlarına sağduyulu davranmalarını, diplomasiye önem vermelerini, tehdit, taciz, radar kilitlemesi ya da it dalaşı denilen bu hareketlerden literatürde bu şekilde kullanılan bu hareketlerden uzak durmalarını, uluslararası hava sahasında uçan Türk uçaklarına karşı sanki Yunan hava sahasında uçuyormuş gibisinden bir yalan propagandayla değerlendirme yapmalarını bırakmalarını tavsiye ediyoruz."
Macron'un Erdoğan ve Türkiye ile ilgili sözleri"En son Cezayir'i ziyaretinde kendi sömürgeci geçmişiyle yüzleşmek yerine, önüne gelen, Fransa'nın özür dilemesi ve yüzleşmesi gereken sömürge problemleri hakkında konuşmak yerine Türkiye karşıtlığı üzerinden bu gündemleri örtbas etmeye çalışmasını kınıyoruz. Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanımıza dönük sözleri hiçbir şekilde siyasi açıdan ahlaki değildir. Macron göreve geldiğinden beri her özel görüşmesinde Cumhurbaşkanımıza, diyaloğu artırmaktan, karşılıklı iş birliğini arttırmaktan bahsediyor. O özel görüşmenin dışına çıkıp da kamusal alana gittiğinde Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı üzerinden bir siyaset ortaya koymaya çalışıyor. Dolayısıyla toplantılardaki Macron'un tavrıyla dışarıdaki Macron'un tavrı arasında birbirine 180 derece zıt bir tutum var. Halbuki Fransa'yla beraber yapabileceğimiz gerek bölgede gerek Akdeniz'de beraber mücadele edebileceğimiz birçok meydan okuma vardır. Afrika'ya kadar gidip de o bütün bir enerjisini Türkiye karşıtlığına yoğunlaştırması sağlıklı bir yaklaşım değildir."
Çelik, Türkiye'nin Afrika'daki varlığının, Afrika halklarının barış içinde yaşaması, kalkınması; ölümden, terörden, göçten uzak bir şekilde geleceğe umutla bakması için olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika'ya gerçekleştirdiği bir ziyareti, yabancı basın kuruluşlarının, "Bu Fransa'ya karşıdır, şu ülkeye karşıdır, bu ülkeye karşıdır" şeklinde manşete taşıdıklarını belirten Çelik, Türkiye'nin Afrika'daki varlığının hiçbir ülkeye karşı olmadığını vurguladı.
Türk tarihi açısından önem taşıdığı değerlendirilen 2 keşfi çok kıymetli bulduklarını ifade eden Ömer Çelik, Türk Devletleri Teşkilatı bileşenlerinden Nur Sultan'da yerleşik Türk Akademisi ile Moğolistan Arkeoloji Enstitüsü'nün ortaklaşa yürüttüğü arkeolojik çalışmalarda İkinci Göktürk Devleti'nin kurucusu Kutluk İlteriş Kağan'a ait olduğu değerlendirilen anıt kompleksinin bulunmasının Türk tarihi açısından son derece önemli olduğunu belirtti.
Söz konusu keşfin Orhun Yazıtları ile Bilge Tonyukuk Yazıtları'ndan sonra en önemli keşiflerden biri olduğunu söyleyen Çelik, yine Türk ve Moğol tarihçi ve arkeologların ortak çalışmasıyla Van'ın Çaldıran ilçesinde İlhanlı Hanı Hülagü'nün yazlık sarayının kalıntılarının bulunmasının da iş birliği ve tarihin aydınlatılması açısından kıymetli olduğunu kaydetti.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık'ın, "AK Parti bir siyasi parti değil, bir suç örgütü muamelesi görecek ve bu nedenle kapatılacaktır" ifadesine karşın değerlendirmesi sorulan Çelik, şunları kaydetti:
"Bu demokrasi karşıtlığı meselesi eskiden kendisini çok net gösteriyordu. Bu Yassıada zihniyeti dediğimiz mesele tamamen bir vesayete dayanarak, siyaseti aşağılayarak kendisini ifade ediyordu. Son zamanlarda ise bol bol demokrasi, hukuk söylemi kullanılarak ifade ediliyor. 'Türkiye'yi kurtaracağız, Türkiye'ye demokrasi getireceğiz, Türkiye'ye özgürlük getireceğiz.' deniyor. Sonra bu ne demek istedi diye bakıyorsunuz, kendisini ele veriyor. Türkiye'nin en büyük siyasi partisine, 21 yaşına girmiş, bu kadar zamandır iktidarda olan AK Parti'ye, 'Siyasi parti muamelesi yapmayacağız, örgüt muamelesi yapacağız.' demek dünyanın en faşizan yaklaşımıdır. Avrupa'da bile bir siyasi partiye karşı böyle bir faşist söz duyulmamıştır.
Bu zihniyet, bir kişinin zihniyeti değil. Başka zamanlarda da çıkıyorlar, diyorlar ki 'Demokrasi getireceğiz, özgürlük getireceğiz, şöyle gençlerin önünü açacağız, Türkiye'nin önünü böyle açacağız.' Bir bakıyorsunuz hemen tehdide başlıyorlar, kendilerini yargı makamının yerine koyup hem savcı hem hakim olup kimleri yargılayacaklarından ve ne hüküm vereceklerinden bahsediyorlar. Şunu söyleyebilirim ki yarıştıkları şey bir demokrasi yarışı değildir. Yassıada zihniyetiyle yarışmak üzere kodlanmış bir zihniyet biçimiyle karşı karşıyayız."
Söz konusu kişilerin terör örgütleri PKK, DEAŞ ve FETÖ'ye söylemedikleri sözü AK Parti'ye söylediklerini belirten Çelik, "Muhtemelen PKK'ya bu kadar sert söylediği hiçbir sözü yoktur. Ya da söylemişse de bunun yarısını, üçte birini söylemiştir. Herhangi bir örgüte karşı. Bunu siyaset adına, milletvekilliği adına yapıyorlar. Partimiz bununla ilgili hukuki süreci başlattı. Bu söylem karşısında gece gündüz 'demokrasi' dedikleri halde susanların da durumu çok trajiktir." dedi.
Meselenin sadece AK Parti meselesi olmadığını, tüm siyaset kurumunu, tüm sivil siyaseti hedef alan bir zihniyet olduğunu söyleyen Çelik, "Bugün buna, yarın başkasına söyler. Ne zamana kadar? Kendi kafasındaki tek parti diktatoryasını kurana kadar, bütün demokratik güçleri tek tek tasfiye eder. Çıkıp desene 'Ben AK Parti'yle sandıkta mücadele edeceğim', çıkıp desene 'Ben sahaya, sokaklara iniyorum, kendimi anlatacağım.' Hayır, siyasi olarak rekabet ortaya koyamayanlar işte böyle örgüt diliyle konuşurlar. Örgüt diliyle konuştuğu için ben AK Parti'ye siyasi parti muamelesi yapmayacağım diyerek konuşmaya çalışıyor." ifadelerini kullandı.
Çelik, "CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, sizin Zehra Taşkesenlioğlu ve Ünsal Ban ile görüştüğünüzü ve 'aranızda anlaşın' dediğinizi öne sürdü. Bu konuda bir değerlendirmeniz olur mu?" sorusu üzerine, Başarır'ın söylediklerinin herhangi bir gerçeklikle ilgisi olmadığını söyledi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Hazreti Muhammed'e ilişkin sözleri sorulan Ömer Çelik, "Bir siyasi partinin kendisini Hazreti Peygamber'in tebliğiyle mukayese etmesi kadar mantıksız, akıl dışı bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şey asla kabul edilemez, asla doğru bulunamaz. Hiç kimsenin Hazreti Peygamber'in tebliğiyle, Hazreti Peygamber'in hayatıyla bir siyasi parti faaliyetini hiçbir şekilde mukayese etmemesi gerekir. Ötesi haddini aşmak ve yanlış olur." ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun KHK'lılara ilişkin sözleri hatırlatılan Çelik, "Ben gelirsem serbest bırakacağım.' demek doğrudan siyasetin bu alana müdahale etmesidir. Tek tek bütün dosyaları biliyor mu? Mesela yargısal süreçlerle ilgili olarak yeni bir mekanizma önerse ya da yargısal süreçlerle ilgili olarak başka bir değerlendirmenin yapılması gerektiğini söylese kendince bir şey söylemiş olur ama o alana bırakmıyor." dedi.
FETÖ ile mücadele konusunda Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin oluşturduğu "cari açığın" çok büyük olduğu değerlendirmesinde bulunan ve Kılıçdaroğlu'nun bu açığı nasıl kapatacağını soran Çelik, "Herhangi bir şekilde terör örgütüne umut anlamına gelebilecek cümle kurmaktan ya da bir imada bulunmaktan kaçınan bir yaklaşım ortaya koymak gerekir." ifadesini kullandı.
NATO Müttefik Kara Komutanlığının 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla paylaştığı mesajın silinmesine ilişkin soru üzerine Çelik, Milli Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının gerekli girişimlerde bulunarak Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığın iletilmesiyle NATO'nun gerekeni yaptığını ve tebrik mesajının yeniden paylaşıldığını bildirdi.
Çelik, Kılıçdaroğlu'nun Samsun'da düzenlenen TEKNOFEST'i ziyaretini de olumlu karşıladığını söyledi.