Mülk suresi, Arapçası Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Okunuşu

Mülk Suresi ya da toplumdaki yaygın kullanışla Tebareke Suresinin kabir azabından kurtardığına inanılır. Öldükten sonra dirilmeyi inkar edenlerin akıbetini bildirmektedir. Çok araştırılan Mülk suresinin Arapçası, okunuşu ve Türkçe anlamı

HM
Haber Merkezi
YAYINLAMA
28 Şubat 2023 09:57
GÜNCELLEME
13 Ağustos 2024 00:12
Mülk suresi, Arapçası Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Okunuşu
HM
Haber Merkezi

Mekke döneminde indirilen  Tebareke Suresi ya da Kur'an-ı Kerim'de geçen ismiyle Mülk Suresi 30 ayetten oluşmaktadır. Sure kısaca, Allah'ın azameti, Allah'ın birliği ve ahiret inancını konu almaktadır. Öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkar edenlerin çekeceği azabı anlatmaktadır. 

Tebareke Suresi, cenaze ve mevlitlerin yanı sıra mübarek günlerde de sık sık okunmaktadır.

Mülk Suresi Faziletleri

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s) bu sureyi okuyanların kabir azabından korunacağını söylemiştir. 

Peygamber efendimizin her gece yatmadan önce yolculuktan önce   Secde ve Mülk sûrelerini okumayı ihmal etmediği aktarılıyor. 

 Mülk sûresini her gece okumanın mendup olduğu şeklindeki bir görüşü nakleder

Mülk Suresi Arapçası

Mülk Suresi Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

Tebârakellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).

Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).

Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin).

Summerciıl basara kerrateyni yenkalib ileykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).

Ve lekad zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a'tednâ lehum azâbes saîr(saîri).

Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi'sel masîr(masîru).

İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).

Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye'tikum nezîr(nezîrun).

Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).

Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).

Fa'terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri).

İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiratun ve ecrun kebîr(kebîrun).

Ve esirrû kavlekum evicherû bihî, innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

E lâ ya'lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru).

Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû min rızkıhî, ve ileyhin nuşûr(nuşûru).

E emintum men fîs semâi en yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru).

Em emintum men fîs semâi en yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta'lemûne keyfe nezîr(nezîri).

Ve lekad kezzebellezîne min kablihim fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

E ve lem yerav ilât tayri fevkahum sâffâtin ve yakbıdne, mâ yumsikuhunne illâr rahmân(rahmânu), innehu bi kulli şey'in basîr(basîrun).

Em men hâzâllezî huve cundun lekum yansurukum min dûnir rahmân(rahmâni), inil kâfirûne illâ fî gurûr(gurûrın).

Em men hâzâllezî yerzukukum in emseke rızkahu, bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).

E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem'a vel ebsâra vel ef'idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Kul huvellezî zeraekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Ve yekûlûne metâ hâzâl va'du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Kul innemâl ilmu indallâhi ve innemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).

Fe lemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hâzâllezî kuntum bihî teddeûn(teddeûne).

Kul e raeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe men yucîrul kâfirîne min azâbin elîm(elîmin).

Kul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fe se ta'lemûne men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).

Kul e raeytum in asbaha mâukum gavran fe men ye'tîkum bi mâin maîn(maînin).

Mülk Suresi Türkçe Meali

Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla

1. Kâinatın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O'nun her şeye gücü yeter.

2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O'dur.

3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O'dur. Rahmân'ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.

5. Biz yere en yakın olan göğü kandillerle süsledik. O kandilleri şeytanlara atılan birer mermi yaptık; onlara bir de alevli ateş azabı hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!

7. Oraya atıldıklarında, cehennemin onları yutmak için homurtularla nasıl içine doğru nefes alıp, uğuldaya uğuldaya kaynadığını işitirler.

8. Kâfirlere öfkesinden neredeyse çatlayacak! Her bir bölük oraya atıldıkça cehennem bekçileri onlara: "Allah'ın azabından sakındıran bir uyarıcı size gelmemiş miydi?" diye sorarlar.

9. Şöyle cevap verirler: "Evet, bize bir uyarıcı geldi. Fakat biz onu yalanladık ve onlara: «Allah'ın bir şey indirdiği falan yok; siz ancak büyük bir sapıklık ve şaşkınlık içindesiniz» dedik."

10. Sonra şöyle hayıflanırlar: "Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!"

11. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah'ın rahmetinden uzak olsun o çılgın ateş mahkûmları!

12. Buna karşılık, duyu ve idrak sınırlarının ötesinde bulunan Rablerine karşı kalpleri saygı ve ürpertiyle dolu olanlara gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

13. Söylemek istediğinizi ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun hiç fark etmez. Çünkü O, göğüslerde saklanan en gizli düşünceleri bile tam olarak bilir.

14. Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfûz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O'dur.

15. O Allah ki, yeryüzünü sizin için uysal bir binek hâline getirmiştir. Öyleyse onun omuzları üzerinde rahatça dolaşın ve Allah'ın sizin için hazırladığı nimetlerden faydalanın. Ama sonunda O'nun huzurunda toplanacağınız unutmayın!

16. Gökte olan zâtın, sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız, yer çalkalanıp duruyor!

17. Yahut gökte olanın, üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Siz, benim tehdidimin nasıl bir şey olduğunu yakında bileceksiniz!

18. Gerçek şu ki, bunlardan öncekiler de âyetlerimi ve peygamberlerimi yalanlamışlardı. Fakat beni inkâr etmenin âkibeti neymiş, gördüler!

19. Üzerlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahmân'dan başkası değildir. Şüphesiz O, her şeyi hakkiyle görmektedir.

20. Size Rahmân'dan başka yardım edip sizi O'nun azabından kurtaracak ordunuz hangisi? Doğrusu kâfirler, büyük bir yanılgı ve tam bir aldanmışlık içindeler.

21. Eğer Rahmân size verdiği rızkı kesiverecek olsa, o zaman sizi rızıklandıracak olan hani kim? Gerçek şu ki onlar azgınlık içinde ve haktan uzaklaşmakta direnip duruyorlar.

22. Düşünün bakalım; yüzüstü kapanarak sürünen mi emniyet içinde ve sapmadan yol alıp hedefine ulaşır, yoksa doğrudan hedefe götüren dümdüz bir yol üzerinde hiç sapmadan dimdik yürüyen mi?

23. De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz?"

24. De ki: "Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan da O'dur. En sonunda diriltilip yine O'nun huzurunda toplanacaksınız!"

25. Buna rağmen hâlâ: "Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdit edip durduğunuz kıyâmet ne zaman gerçekleşecek?" diye alay ediyorlar.

26. De ki: "Onun bilgisi, sadece Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım!"

27. Nihâyet kıyâmeti yakından gördüklerinde inkâr edenlerin yüzleri korku ve kederden simsiyah kesilir. Onlara: "Alay ederek küstahça isteyip durduğunuz şey işte bu!" denilir.

28. De ki: "Allah beni ve beraberimdeki mü'minleri helâk etse veya bize merhamet etse, bu O'nun bileceği bir iştir. Peki, söyler misiniz bana, ya kâfirleri can yakıcı azaptan kim kurtaracak?

29. De ki: "O Rahmân'dır; O'na inandık ve yalnız O'na güvenip dayandık. Bu sebeple, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında siz de öğreneceksiniz!"

30. De ki: "Söyleyin bana: Eğer suyunuz yerin dibine çekiliverse, size kaynağından akıp duran yeni ve tatlı bir suyu kim getirebilir?"

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.
Sonraki Sayfa