Osmanlı Türk edebiyatının parlayan yıldızlarından biri olan Recaizade Mahmud Ekrem, hem yaşamıyla hem de eserleriyle hala hatırlanıyor. 1847'de İstanbul'da doğan Ekrem, Takvimhane Nazırı Recai Efendi'nin oğlu ve Ercüment Ekrem Talu'nun babasıdır. Genç yaşında başladığı Harbiye İdadisi eğitimini sağlık sorunları nedeniyle tamamlayamasa da, Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi'nde memurlukla başladığı resmi kariyeri, Tanzimat ve Nafia dairelerinde, Şura-yı Devlet'te ve Galatasaray Sultanisi'nde devam etti.
Namık Kemal'le kurduğu yakın ilişki, onun edebiyat dünyasına adım atmasında büyük rol oynadı. Ekrem, 1867'de Namık Kemal'in Fransa'ya gitmesiyle Tasvir-i Efkar gazetesinin yönetimini üstlendi. Kendisini edebiyata adayan Ekrem, Batı edebiyatından çevirilere imza attı ve 1870'te ilk oyunu "Afife Anjelik"i, 1871'de ise ilk şiir kitabı "Nağme-i Seher"i yayınladı.
Yaşamındaki trajedilere rağmen, özellikle oğlu Nejat'ın vefatının ardından yazdığı şiirlerde derin duygularını ifade etti. Edebiyat-ı Cedide hareketinin başlamasında etkili olan tartışmalara katıldı ve dönemin genç şairleriyle bir araya gelerek Tanzimat'ın düşüncelerini yeni nesillere aktardı. "Sanat sanat içindir" ilkesini benimseyen Ekrem, doğayı, aşkı ve ölümü temsil eden eserlerle edebiyatta iz bıraktı. Ancak en bilinen eseri, "Araba Sevdası", ailesiyle yaşadığı gerilime rağmen edebiyat dünyasına kazandırdığı bir başyapıttır.
1914'te vefat ettiğinde, onun için büyük bir cenaze töreni düzenlendi ve okullar tatil edildi. Mezarı, Küçüksu'da oğlu Nejad'ın yanında bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Recaizade Mahmud Ekrem'in yaşamı ve eserleri, Türk edebiyatının 19. yüzyılın sonlarına doğru geçirdiği dönüşümün en belirgin örneklerini sunmaktadır. Onun sanata olan katkıları, bugün bile genç nesiller tarafından ilham kaynağı olarak görülmektedir. Edebiyatımızın bu değerli ismini, eserleriyle birlikte her zaman hatırlamak, onun izinden yürümek, geleceğin yazar ve şairlerine ışık tutacaktır.