I, I imagined you just like a fantasy
Ben, seni sadece bir fantezi gibi hayal ettim
And I intertwined with you, create a color scheme
Ve seninle iç içe geçtim, bir renk düzeni yarattım
Remember
Hatırla
Try to remember you but you’re like a dying dream
Seni hatırlamaya çalışıyorum ama ölmekte olan bir rüya gibisin
Time talks like you know what I mean
Zaman ne demek istediğimi anlıyormuşsun gibi konuşuyor
Even when it’s dark out
Dışarısı karanlık olsa bile
I still could see your bone structure
Hala kemik yapını görebiliyorum
I could see the light in you
Senin içindeki ışığı görebiliyorum
My baby was in a black dress when she married me
Bebeğim benimle evlenirken siyah bir elbise giymişti
I’m the reason that you walk that way in your two-inch heels
Senin iki inçlik topuklarla öyle yürümenin sebebi benim
I wish the world did you better
Keşke dünya sana daha iyi davransa
So I could see you
Böylece seni görebilirdim
I drove past heaven
Cennetin yanından geçtim
We’re high (so high), we’re see through
Uçuyoruz (çok yüksekte), her şeyi görüyoruz
And they won’t understand
Ve anlamayacaklar
You see my light even when they say I’m bad for you
Onlar senin için kötü olduğumu söylediklerinde bile ışığımı görüyorsun
You still swam
Hala yüzüyorsun
We didn’t drown even when the waves crashed on us
Dalgalara çarptığımızda bile boğulmadık