Türkiye’nin son dönemde konuştuğu konuların başında sokak hayvanlarıyla ilgili alınan yapılan teklif geliyor...
AK Parti, sokak hayvanlarına yönelik bir kanun teklifi hazırladı.
Sona yaklaşılan teklife göre, sokak köpekleri 30 gün süre içerisinde sahiplendirilmeye çalışılacak. Bu 30 günlük sürede sahiplendirilemeyen köpekler uyutulacak.
HAYTAP Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan, alınan karara ilişkin Ankara Masası'na açıklamalarda bulundu.
Sayılgan, kararın hiç bir şekilde vicdani, etik ve bilimsel olmadığını ifade etti.
Kararın doğru olmayacağını ifade eden Pelin Sayılgan, çözüm olmayacağını ve sorunu derinleştireceğini söyledi.
Sayılgan, şu ifadeleri kullandı;
"Bu hiç bir şekilde insani de değil, gerçi insani kemesini kullanmak istemiyorum, bunu yapan da insan. Hiç bir şekilde vicdani değil, etik değil, bilimsel de değil, doğru ve hiç bir şekilde çözüm olmayacak, sorunu derinleştirecektir. Çünkü köpekler, sürü halinde gezen alan koruma özelliğine sahip hayvanlar. Bulundukları alanı koruyup çeviren başka köpekleri sokmuyorlar. Yürüklükteki kanunda kısırlaştır, aşılat yerine bırak denmesinin böyle bir sebebi var. Bir alandaki köpekleri kısırlaştırdığınızda ve oraya geri bıraktığında onlar çevreden başka köpekleri de sokmayacaktır ve bir süre sonra zaten şehirlerde yaşam süreleri, ömürleri de çok uzun olmadığı için ortalama 5 yıl gibi bir sürede oradaki popülasyon sıfıra yakınsayacaktır zaten. "
Yapılan uygulamanın çok tehlikeli olduğunu söyleyen HAYTAP Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan, sokak hayvanlarının daha hızlı üreme ve beslenme imkanına sahip olacakları için nüfusta da patlamalar yaşanacağını söyledi.
Kuduzun tekrardan patlak verebileceğini belirten Sayılgan, bunun bilimsel açıdan son derece yanlış olduğunu aktardı.
Sayılgan, şunları söyledi;
"Şimdi yaptıkları uygulama ise çok tehlikeli, çünkü o alan boşaltıldığında şehrin çeperlerinden, kırsaldan evcilleşmemiş başka hayvanlar, köpekler o alanlara dolacak. Daha hızlı üreme ve beslenme imkanına sahip olacakları için nüfusta daha büyük patlamalar yaşanacak. Üstelik kırsalda yaban hayatıyla teması olan bu hayvanlar, zoonos hastalıkları taşıma riskini de beraberinde geçiriyor, yani kuduz tekrar patlak verebilir. Bu bilimsel açıdan son derece yanlış. Etik açıdan da hiçbir şekilde doğru değil, çünkü yaşam hakkı tüm canlılar için eşittir ve en temel haktır. Bütün dünyada, anayasalarda güvence altına alınmıştır, hayvanlar da yaşam hakkı açısından insanlarla eşit haklara sahiptir aslında. Çünkü onlar da tıpkı bizim gibi acı çekme yetisine sahip canlılar ve acı söz konusu olduğunda, yaşam hakkı söz konusu olduğunda, bu konunun zekâ ile bir ilgisi yok. Engelli ya da zihinsel engelli bir çocuğun yaşam hakkını nasıl yok saymıyorsak, aynı şey hayvanlar için de geçerli. O konuda, bizimle aynı hakkı sahipler. "
"Burada sorun belediyelerin görevini yapmaması" diyen HAYTAP Ankara Temsilcisi , son olarak şunları söyledi;
"İlgili bakanlıkların onların denetimini görevlerini yerine getirmemeleri. Şimdiye kadar bizim söylediğimiz gibi kanuna üretimin yasaklanması konsaydı, bu üretim çiftliklerinde evlerde merdiven altında hayvanların çiftleştirilip üretilmesi, petshoplarda katalog üzerinden satışlar, bunlar devam etmeseydi, yurttaşlar bakım evlerinden, sokaklardan sahiplenmeye yönlendirilseydi ve bir seferberlik halinde tıpkı kanunun öngördüğü gibi, eskin bir kısırlaştırma yapılsaydı biz bu konuyu 15 sene önce çözmüştük. Çünkü bu kanun 2004 yılında geldi 5199 sayılı kanun, üstelik 3 sene önce 2021 yılında 7333 sayılı yeni bir hayvanları koruma kanununda değişiklik geldi ve orada da bu 6. madde korunmuştu aslında. Burada hayvan hakları araştırma komisyonu kuruldu mecliste. Bilim insanları dinlendi, herkes bu konuda hemfikirdi. Şimdi kararlar alınıyor, kanunlar yapılıyor, fakat bu uygulanmıyor ve bunun cezası hayvanlara kesiliyor. Hayvanların nüfusunun bu kadar patlamasının sebebi onlar değil, onları kar amacı için çiftleştirip çiftleştirip satanlar, sonra sokağa terk edenler, kısırlaştırma görevini yapmayan belediyeler. Şimdi bu yüzden onlara bir toplu katliam uygulamayı düşünüyor insanlar. O yüzden konuşmamın başında insani kelimesini kullanmayalım dedim, bunu yapan da insan. "