Chelsea Nikkel, sahne adıyla Princess Chelsea olarak tanınan Yeni Zelandalı bir müzisyen, yapımcı ve görsel sanatçıdır. 2000'lerin sonlarında ortaya çıkan "Twee Pop" türünün öncü figürlerinden biridir. Lo-fi prodüksiyonlar, naif vokaller ve ironik sözler üzerine kurulu müziği, internet üzerinden büyük bir hayran kitlesi kazandı.
Nikkel, 2012 yılında "Lil Golden Book" adlı ilk albümünü yayınladı. Albüm, nostaljik atmosferi ve samimi şarkı sözleriyle beğeni topladı. 2014 yılında "The Great Cybernetic Depression" adlı ikinci albümünü çıkardı. Bu albüm, ilk albümüne göre daha elektronik bir sounda sahipti ve distopik temalar barındırıyordu.
Nikkel, 2016 yılında "Aftertouch" adlı cover albümünü yayınladı. Bu albümde, The Carpenters ve Elliott Smith gibi sanatçıların şarkılarını yorumladı. 2018 yılında "The Loneliest Girl" adlı üçüncü albümünü çıkardı. Princess Chelsea, müziğiyle nostalji ve moderniteyi harmanlayan özgün bir tarza sahip şarkıcıdır. İşte Princess Chelsea'nın 2011 çıkışlı "Lil' Golden Book" albümünden "Overseas" şarkısının Türkçe çevirisi...
Yeni Zelanda'da hayat yeterince keyifli
Life in New Zealand is pleasant enough
Yirmi iki yaşına geldiğimizde bu yeterince şiddetli olmuyor
When we turn twenty two it's not violent enough
Hızlı tempo, hızlı trenler ve çok daha büyük kulüpler istiyoruz
We want fast pace and fast trains and much bigger clubs
Para, övgü ve çok daha güçlü uyuşturucular istiyoruz
We want money and kudos and much stronger drugs
Kıtlıyoruz, tasarruf ediyoruz, yurtdışına gidiyoruz
We skimp, we save, we go overseas
Pezevenklik yapıyoruz, kölelik yapıyoruz böylece ihtiyacımız olanı elde ederiz
We pimp, we slave so we get what we need
Oraya vardığımızda inanmak için çok çabalıyoruz
When we get there we try very hard to believe
Daha iyi olduğunu
That it's better
Yurt dışına çok daha büyük bir yere gittiğimizde
When we go overseas to a much bigger place
Hala aynı şeyleri yapıyoruz ama çok fazla alan yok
We're still doing the same things, but not with much space
Metrolarda ve uçaklarda dost yüzler yok
On the subways and airplanes there's no friendly faces
O kadar çok çalışıyoruz ki tarih boşa gidiyor
We're working so hard that the history is wasted
Kıtlıyoruz, tasarruf ediyoruz, yurtdışına gidiyoruz
We skimp, we save, we go overseas
Pezevenklik yapıyoruz, kölelik yapıyoruz böylece ihtiyacımız olanı elde ederiz
We pimp, we slave so we get what we need
Oraya vardığımızda inanmak için çok çabalıyoruz
When we get there we try very hard to believe
Daha iyi olduğunu
That it's better
Kıtlıyoruz, tasarruf ediyoruz, yurtdışına gidiyoruz
We skimp, we save, we go overseas
Bize ihtiyacımız olanı verenleri arkamızda bırakıyoruz
We leave those behind who give us what we need
İki yıl sonra rahat bir nefes alarak geri dönüyoruz
In two years we return with a sigh of relief
Ama daha iyi olduğunu söylüyoruz
But we say it was better