Kemal Kılıçdaroğlu, Yükselen Türkiye Enstitüsü'nün Haziran ayı toplantısına katıldı. İstanbul Üsküdar'da bir otelde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna, yerli üretime dayalı ekonomi modelini anlattı, "Osmanlı sanayi devrimini kaçırdığı için battı başka bir şeyden deği" dedi.
Türkiye'de yaşanan sığınmacı sorununa değinen Kılıçdaroğlu, "Neden Suriye ile kavga ettik? Hangi gerekçeyle Suriye ile kavga ettik?" diye sordu. Yüksek yetenek inşasını şu anda en iyi kullanan iki ülkenin Hindistan ve Çin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bu iki ülke en zeki çocuklarını Almanya'nın, İngiltere'nin, Amerika'nın bütün üniversitelerine gönderiyor. Eğitiyor. O üniversitelerden gelenler Çin'de ve Hindistan'da olağanüstü büyük teknolojik gelişmelere imza atıyor" diye konuştu.
“Egemen güçler o zaman sizi yönetir”
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle: "En büyük sorunumuz hesap sormamaktır. Ödediğimiz vergilerin hesabını sormadığınız sürece Türkiye'de demokrasi gelişmez. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Ama biz vergi ya nereye bu kadar vergi veriyor, nereye gidiyor bu paralar? Sorusunu sormuyoruz. Eğer ödediği verginin hesabında bir ülkenin halkı sormuyorsa egemen güçlerin baskısı altında kalır. Egemen güçler o zaman sizi yönetirler. Kaynaklarınıza el koyarlar. Sizlere borç verir, borçlandırır. Sonra da arkadan da emir vermeye kalkarlar. Türkiye'nin geldiği nokta budur. Planlama, tabii vergi ödeyeceğiz, ödüyoruz, zor alıma dayanıyor. Ama bu belgenin iyi kullanılması lazım. Nasıl yapılacak? Planlama ile yapılacak. Her alanı planlayacaksınız. Tarımda ne olacak? Sanayide ne olacak? Üniversitede ne olacak? Teknolojide ne olacak? Her alanı planlayacaksınız.
Devlette barış, huzur olacaksa orada sosyal devlet kavramı mutlaka inşa edilmek zorundadır. Eğer sokakta bir çocuk açsa 85 milyon açız demektir. Birisinin elektriği kesilmişse aslında hepimizin elektriği kesilmiş demektir. Dolayısıyla hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir Türkiye'yi inşa etmek zorundayız...
"Kimliğiniz dolayısıyla sizi aşağılayamaz veya sizi yukarıya çıkaramaz"
İnançların, kimliklerin ve yaşam tarzının saygı duyulduğu, tarzlarına saygı duyulan bir toplum inşa etmek zorundayız. Eğer Türkiye'nin yükselmesini istiyorsak, kimse kimseyi kimliğinden ötürü sorgulamamalı. İnancından ötürü sorgulamamalı. Yaşam tarzından ötürü sorgulamamalı. Ona insan olarak bakmalıyız. Ve onun hakkını teslim etmeliyiz. Herkesin kimliği kendi şerefidir. Nokta, o kadar. Ama o aç mıdır? Tok mudur. Siyasetin konusu odur. Siyasetin konusu onun kimliği nedir diye sormaz. Yani devlet dairesine gittiğiniz zaman nüfus aldığınız kağıdı aldığınız zaman size, yeni çocuğun kimliğini, annesi, babası belirler ve yazılır biter o kadar. Devlet size kimlik dayatamaz. Kimliğiniz dolayısıyla sizi aşağılayamaz veya sizi yukarıya çıkaramaz.
“Türkiye dominant ülkedir ve Türkiye yol göstericidir”
Yurtta barış, dünyada barış diye bir hedefimiz var, ilkemiz var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin görevi bütün mazlum milletlere örnek olmasıdır. Onlara ön ayak olmasıdır. Onların ufkunu aşmasıdır. Onlarla beraber yol yürümesidir. Bunu yaparsanız Türkiye'yi büyütürsünüz. Bütün komşularıyla beraber. Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerimizi çok büyütürsünüz. Ekonomik anlamda, siyasal anlamda, sosyal anlamda, kültürel anlamda her alanda büyütmek zorundasınız. Türkiye dominant ülkedir ve Türkiye yol göstericidir ve onlar Türkiye'nin önderliğini hep beklerler.
"Ne oldu tankımız?"
Önümüzdeki 25-30 yıl içinde Fırat kuruyacak. Mezopotamya Ovası çöle dönecektir. Siyasetçiler bunu görmüyor bile. Akıllarının köşesine bile getirmiyorlar. Biz bugünden önlem almak zorundayız. Oradan çıkacak altmış milyon nüfus nereye gidecek? Elin oğlu düşünüyor, biz düşünmüyoruz. Bu kadar kısır maalesef işte üniversiteler bilgi üretmiyor... Ne oldu bizim tanklarımız. Ne oldu? Tank motoru fabrikası da yapılacaktı Türkiye'de. Bunun anlaşmaları da imzalanmıştır. Ama yaptırmadılar. Ben bağırdım o kadar başka bir şey olmadı. Deneme atışları yapıldı. Üretim yapıldı. Ankara'da yapıldı deneme atışları. Ama sonunda geldiler, kestiler ve bitirdiler.
"Ülkeyi yönetenlerin aklı, ahlakı keşfetmeleri lazım"
Ülkeyi yönetenlerin, aklı ve ahlakı keşfetmesi lazım. Aklı ve ahlakı bir araya getirmediğiniz sürece sağlıklı bir yönetimi gerçekleştiremezsiniz. Ahlakın kurumlaşması lazım. Ahlaksızlığın üzerine gidilmesi lazım. Hani çok sık anlatılır. Sevgili peygamberimizin güzel bir sözü var. Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere görevlendirildim. Bu anlattıklarım içerisinde ahlakı ve ahlaksızlığı bir düşünün. Liyakat dediğiniz ahlak temellidir zaten. Ahlakın bir versiyonudur liyakat dediğimiz. Dolayısıyla Türkiye'nin yükselmesi, büyümesi, kalkınması hepimizin arzusu. Dolayısıyla konu başlığı da gayet güzel. Yükselen Türkiye diye inşallah yükselen Türkiye'yi hep beraber hayata geçireceğiz.
Bütün bu anlattıklarım sakın moralinizi bozmasın. Ya bu kadar sorun varken biz bunları aşabilir miyiz? Aşarız arkadaşlar aşarız. Bir kişi kalsa bile aşarız. Beş kişi olsak aşarız. On kişi olsak aşarız. Neden? Çünkü biz haklıyız arkadaşlar. Haklıyız. Biz kişisel çıkar peşinde koşmuyoruz. Şunu alayım, cebime koyayım. Tek amacımız var ülkenin yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölgesinde ve dünyada saygın bir konumda olmasıdır. Bu ülkenin tepe yöneticisine hiç kimse aptal olma diyemez dememelidir zaten. Ama bu dendi. Gene gittik oylarımızı verdik. Yani aptallığı paylaştık arkadaşlar. Ahlaksızlığı paylaştık. Zaten sorunumuz orada. Bu sorundan çıkmak zorundayız."