Erhan Çetinkaya, haziran ayı itibarıyla enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu ve bu sürecin devam edeceğini belirtti. Enflasyon hesaplamalarına yönelik tartışmaların süreceğini öngördüklerini söyleyen Çetinkaya, doğru bilgilendirme amacıyla bu toplantıyı düzenlediklerini ifade etti.
TÜFE'nin tüketim harcamalarına konu olan mal ve hizmetlerin fiyat değişimlerini ölçtüğünü belirten Çetinkaya, endeksin Türkiye hanehalkının ortalama harcama alışkanlıklarını temsil eden sabit bir mal ve hizmet sepetine dayandığını vurguladı. TÜFE'nin yaşam maliyetlerini ölçmediğini, bunun yerine sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişiklikleri yansıttığını belirtti.
TÜİK'in aylık 600 binin üzerinde fiyat derleyerek TÜFE'yi hesapladığını açıklayan Çetinkaya, madde fiyatlarının yayımlanmasının durdurulmasıyla ilgili eleştirileri de yanıtladı. TÜİK'in topladığı fiyatların yaklaşık 300 bininin marketlerden alınan kasa fiyatları olduğunu ve bu verilerin açıklanma tarihine yetişmesinin zor olduğunu belirtti. Çetinkaya, madde fiyatlarının gösterge niteliği taşımadığını ve bu nedenle artık yayımlanmadığını ifade etti.
“Uluslararası istatistik ofisleri de madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlamıyor”
Çetinkaya, Avrupa Birliği (AB) ve diğer uluslararası istatistik ofislerinin de madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlamadığını belirterek, TÜİK'in haksız eleştirilere maruz kaldığını savundu. TÜFE'nin Eurostat standartlarına yüksek derecede uyumlu olarak hesaplandığını ve Eurostat'ın talimatları doğrultusunda hesaplamalar yaptıklarını vurguladı.
ENAG'ın (Enflasyon Araştırma Grubu) açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmaktan uzak olduğunu belirten Çetinkaya, ENAG'ın metodolojisinin şeffaf olmadığını ve kira fiyatlarını yanlış şekilde hesapladığını söyledi. TÜİK ile ENAG verileri arasındaki farkın kira hesaplamalarından kaynaklandığını ifade etti.
İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi ile TÜFE arasındaki farklılıklara da değinen Çetinkaya, İTO'nun eski metodolojiler kullandığını ve TÜİK'in daha geniş kapsamlı bir model uyguladığını belirtti.
Çetinkaya, Türkiye'deki şirketlerin enflasyonist ortamı kullanarak fahiş karlar elde ettiklerini ve bu durumun enflasyonu yukarı taşıdığını belirtti. Şirket karlarına bağlı fiyat artışlarının pandemi sonrası dönemde daha belirgin hale geldiğini söyledi.
Çetinkaya, dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye'de de aynı şekilde hesaplandığını belirtti. TÜFE ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) arasındaki farkın sadece Türkiye'ye özgü olmadığını, bu farkın 2021 yılı başından itibaren tüm dünyada gözlendiğini vurguladı. Çetinkaya, IMF ve derecelendirme kuruluşlarının TÜİK'in hesaplamalarını incelediğini ve tatmin edici yanıtlar aldığını ifade etti.
Çetinkaya, memur zamlarının haziran ayı TÜFE rakamlarına yansımadığına yönelik eleştirileri de yanıtladı. Haziran ayında duyurulan zamların temmuz ayı enflasyon rakamlarına yansıyacağını belirtti. Kur stabilitesinin enflasyon üzerindeki etkisine de değinen Çetinkaya, kurdaki stabilitenin enflasyonun artışını baskıladığını ve bazı maddelerde fiyat gerilemelerine yol açabileceğini söyledi.