Ankara Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Rahmet Güner, Türkiye'de 2022-2023 yıllarında sınırlı sayıda maymun çiçeği vakası görüldüğünü belirtti. Güner, "Bugün de vaka görülmez demek mümkün değil, elbette ki görülebilir; ancak önlemimizi alarak korunacağız. 1980 yılı öncesinde doğmuş olanlar çiçek hastalığına karşı aşılı oldukları için bu hastalıktan korunma olasılıkları daha yüksek. Çiçek hastalığına karşı aşılanmış olanların büyük oranda M-çiçek hastalığından da korunduğunu söyleyebiliriz" dedi.
Prof. Dr. Güner, Sağlık Bakanlığı tarafından 'M-Çiçeği' veya 'Mpox' olarak adlandırılan maymun çiçeği virüsüne dair bilgiler verdi. Virüsün ilk olarak 1958 yılında laboratuvar ortamında deney amaçlı kullanılan maymunlarda tespit edildiğini belirten Güner, "Bu nedenle virüs maymun çiçeği olarak adlandırılmış. Virüs, 'pox' ailesine ait eski bir virüs. Ancak, kemirgenlerde de tespit edildiği ve belirli bir bölge veya türü damgalamaktan kaçınmak amacıyla günümüzde 'M-pox' veya 'M-çiçeği' olarak adlandırılmak daha uygun görülüyor. İlk insan vakası ise 1970'li yıllara dayanıyor" şeklinde konuştu.
Virüsün Orta Afrika ve Batı Afrika olmak üzere iki farklı alt tipinin bulunduğunu açıklayan Prof. Dr. Güner, "Batı Afrika tipi daha düşük ölüm oranına sahipken, Orta Afrika tipinde ölüm oranı biraz daha yüksek. Ancak bağışıklık sistemi güçlü olan kişilerde ölüm oranı binde 1 civarında. Hastalıktan korunmanın yollarını bilmek önemli. Bu hastalıkta bulaşıcılık, yakın ve uzun süreli temasla gerçekleşiyor. Bu nedenle kişisel hijyenimize dikkat etmek ve temas ettiğimiz kişilere özen göstermek hastalıktan korunmak için yeterli gibi görünüyor. Covid-19 pandemisi ile kıyaslandığında, burada durum çok farklı. Çünkü hastalar döküntülerle daha belirgin belirtiler gösterdiği için bulaşma oranı daha düşük olacaktır" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Rahmet Güner, maymun çiçeği virüsünden korunmanın en önemli adımlarından birinin el hijyenine dikkat etmek olduğunu belirtti. Güner, "Temas önlemlerine özen gösterelim. Özellikle seyahat geçmişi olan, döküntülü hastalık belirtileri gösteren ve ateşi olan kişilere karşı biraz mesafeli durmak korunmamız için yeterli olacaktır. 2022'deki vakalarda büyük oranda korunmasız ve uzun süreli cinsel temasın bulaşmada ön planda olduğunu gördük. Hastalığın tanısı ise döküntülerdeki sıvıdan alınan örneklerle PCR testleriyle doğrulanabiliyor. Türkiye'de de sınırlı sayıda vaka görüldü; ancak bugün de vaka çıkması mümkün. Özellikle 1980 yılı öncesinde doğmuş olanlar çiçek hastalığı aşısı oldukları için M-çiçeği hastalığından büyük oranda korunuyorlar" dedi.
Aşı ve ilaç çalışmalarına değinen Prof. Dr. Güner, "Şu anda sınırlı gruplara önerilen bir aşı mevcut ve bu zamanla daha da gündeme gelebilir. M-çiçeği için etkili bir antiviral ilaç da var; ancak bu ilaç henüz herkes için yaygın olarak kullanılmıyor. Tedavi, genellikle hastanın belirtilerine yönelik olarak yapılıyor; ateş düşürücüler ve kas ağrısı ilaçları gibi. Bu konuda daha fazla bilgi ve deneyime ihtiyaç var. Bakanlık, enfeksiyon hastalıkları konusunda sürekli bir sürveyans çalışması yürütüyor. Yurt dışında sınırlı gruplara uygulanan M-çiçeği aşısı mevcut, fakat bu aşı Türkiye'ye gelir mi gelmez mi; henüz belli değil. Her ülkenin epidemiolojik yapısı farklı olduğu için bu konuyu değerlendirmek için daha fazla veriye ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.
Afrika'dan Türkiye'ye seyahat eden kişilerin riskli görülmesine ilişkin olarak Prof. Dr. Güner, "Bir grubu tamamen riskli olarak yaftalamak doğru değil. Bu hastalık, pandemi anlamında pek çok ülkede görülmüş durumda ve sadece belirli bir gruba özgü olarak tanımlamak yanlış olur. Covid-19 pandemisinde de benzer durumlar yaşandı; virüs Çin'de çıktı diye her Çinli mi risk taşıdı? Hayır, ilk vakalar kendi vatandaşlarımızda tespit edildi. Bu nedenle hastalığın belirtilerini bilmek ve bu belirtileri gösteren kişiler üzerinden iz sürmek daha doğru bir yaklaşım" dedi.