RS-28 Sarmat, Rus Ordusu’nun en gelişmiş balistik füze sistemleri arasında gösteriliyor.
Plesetsk Uzay Üssü’nde gerçekleştirilen bir test sırasında istenmeyen bir kaza yaşandı.
RS-28 Sarmat balistik füzesi, teknik arıza sonucu yeraltı fırlatma istasyonu olarak tanımlanan siloda infilak etti.
Yayımlanan uydu görüntülerinde hasarın büyüklüğünü ortaya koydu. Görüntülerde, test sahasında büyük bir krater oluştuğu rahatlıkla görülebiliyor.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan bir uzman, kraterin büyüklüğünün, füzenin siloda patladığını ve test alanını yok ettiğini gösterdiğini dile getirdi.
RS-28 “Sarmat” birden fazla nükleer başlık taşıyabiliyor ve uzun menzilli hedeflere ulaşmak üzere kullanılıyor.
Füzenin siloda patlaması, büyük bir arıza yaşandığı şeklinde değerlendiriliyor.
Patlama sonucu oluşan krater, altyapının ciddi şekilde hasar gördüğünü ortaya koyuyor. Füzenin harp başlığıyla donatılmamış olması ise olayın daha da büyümesini önledi.
Rusya’nın stratejik nükleer programının önemli bir parçası olan Sarmat Füzesi, şimdiye kadar sadece bir kez başarılı şekilde 20 Nisan 2022’de fırlatıldı.
Ancak CNBC’nin raporuna göre, en uzun test uçuşu sadece iki dakika sürdü. O testte RS-28 Sarmat füzesi, 35 kilometre kat edebildi ve kontrolden çıkarak düştü.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2022 yılında Sarmat füzesinin muharebe görevine alınması yönünde orduya emir vermişti. Bu patlama ve test alanındaki hasarın, füzenin geliştirilmesi sürecini geciktirebileceği belirtiliyor.
RS-28 Sarmat, Rusya'nın yeni nesil kıtalararası balistik füze (ICBM) sistemi olarak geliştirilen, sıvı yakıtlı ve silo tabanlı bir stratejik silahtır.
Bu füze, bağımsız olarak hedeflenebilir yeniden giriş araçlarına sahip olup, çok aşamalı bir yapıya sahiptir. Operasyonel menzili yaklaşık 18 bin kilometreyi bulmakta ve bu mesafe, dünya üzerindeki hemen her noktayı hedef alabilme kabiliyetini sağlamaktadır.
Sarmat füzesi, 10 ila 15 nükleer savaş başlığını taşıyabilecek kapasitede olup, ayrıca düşman füze savunma sistemlerini şaşırtmak amacıyla sahte savaş başlıkları ya da Avangard olarak bilinen hipersonik süzülme araçları gibi çeşitli karşı önlemlerle de donatılabilmektedir.
Füzenin geliştirilme süreci 2011 yılında, Rusya’nın önde gelen savunma firmalarından Makeyev Tasarım Bürosu tarafından başlatıldı. Geliştirme çalışmaları, 2014 yılında Ukrayna'daki politik kriz ve Kiev’deki Maydan olaylarıyla hız kazandı. Bu dönemde Rusya, savunma sanayisini Ukrayna'dan tamamen bağımsız hale getirme yönünde adımlar attı. Sovyetler Birliği döneminde ağır stratejik füzelerin geliştirilmesinde kritik rol oynayan Yujnoye Tasarım Bürosu ve Yujmaş gibi Ukrayna merkezli şirketlerle ilişkiler kesildi.
RS-28 Sarmat, eski nesil R-36 kıtalararası balistik füzelerinin yerini alacak şekilde tasarlanmış bir silahtır. Bu sistemin geliştirilme amacı, 1960’larda hizmete giren ve o zamandan beri farklı varyantlarla modernize edilen R-36M2 Voyevoda füzesi sisteminin yerini doldurmaktır. Voyevoda, NATO tarafından "Satan" (Şeytan) olarak adlandırılmış, Sarmat ise bu sistemin daha güçlü, modern bir versiyonu olarak ortaya konmuştur.
Rusya, Sarmat füzesini ABD'nin "Prompt Global Strike" (PGS) olarak bilinen hızlı küresel saldırı stratejisine bir yanıt olarak geliştirdi. PGS konsepti, ABD’nin konvansiyonel silahlarla stratejik hedeflere yönelik sürpriz saldırılar düzenleyebilme yeteneğini ifade ediyor. Rusya, bu tür tehditlere karşı kendi caydırıcı gücünü artırmak için hipersonik silahlar ve gelişmiş balistik füze teknolojilerine yöneldi. Sarmat da bu çabaların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Sarmat füzesi, düşman savunma sistemlerine karşı üstünlüğünü korumak adına geliştirilmiş bir dizi teknolojiye sahiptir. Füzenin her bir savaş başlığının patlayıcı gücünün 500 kilotona kadar çıktığı tahmin edilmektedir. Bu güç, büyük bir şehri tamamen yok etmeye yetecek kadar büyük bir yıkım kapasitesine işaret eder. Karşılaştırma yapmak gerekirse, ABD'nin 1945 yılında Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine düzenlediği atom bombası saldırıları sırasıyla 15 ve 21 kilotonluk bir patlayıcı güce sahipti ve her iki saldırı da büyük çapta yıkıma neden olmuş, toplamda 225 bin insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştı.
Rusya’nın resmi nükleer doktrini, nükleer silahların kullanımını yalnızca çok geniş çaplı bir saldırıya karşı misilleme veya ülkenin varlığını tehdit eden bir konvansiyonel saldırı durumunda mümkün kılmaktadır. Bu, Rusya’nın nükleer silahları ilk kullanan taraf olmayacağını ve ancak ülkenin hayatta kalması için böyle bir adım atacağını belirtmektedir. Dolayısıyla, Sarmat füzesi gibi stratejik nükleer silahlar yalnızca en ciddi tehditler karşısında devreye girecek.
Sarmat füzesi ismini, tarihte Karadeniz ve Hazar Denizi civarlarında yaşamış olan Sarmat halklarından almaktadır. Bu halk, MÖ 3. yüzyıldan MS 4. yüzyıla kadar bu bölgede etkin olmuş, gelişmiş savaş teknikleri ve kültürel yapılarıyla tanınmışlardır. Özellikle kadın savaşçı figürleriyle öne çıkan Sarmatlar, Rus askeri geleneğinde de önemli bir sembol olarak yer bulmuşlardır. Batı dünyası ise bu füzeye, Sarmat’ın yerini alacağı eski R-36M sistemine atıfta bulunarak “Satan 2” (İkinci Şeytan) adını vermiştir. Bu adlandırma, NATO’nun R-36M füzesi için kullandığı “SS-18 Satan” kod adından türetilmiştir.
RS-28 Sarmat'ın ilk fırlatma testi Nisan 2022’de, Rusya’nın Plesetsk Uzay Üssü’nden başarıyla gerçekleştirilmiştir. Ağustos 2022’de, Sarmat füzelerinin seri üretimine ilişkin bir devlet sözleşmesi imzalanmış ve aynı yılın kasım ayında üretime geçilmiştir. Krasnoyarsk Makine İmalat Fabrikası tarafından üretilen ilk Sarmat füzelerinin 2023 yılının sonuna kadar Rusya’nın stratejik nükleer kuvvetlerine teslim edilmesi ve muharebe görevine başlaması planlanmaktadır.
ABD’nin Sarmat füzesine denk gelen muadili ise LGM-30 Minuteman füzesidir. Bu füze, yaklaşık 13 bin kilometrelik bir menzile ve 170 ile 335 kiloton arasında değişen patlayıcı güçte başlıklar taşıyabilme kapasitesine sahiptir. Ancak Minuteman, Sarmat kadar çok sayıda savaş başlığı taşıma kapasitesine sahip değildir ve Sarmat'ın hipersonik süzülme aracı gibi ileri teknolojik özelliklerine karşılık verememektedir. ABD, nükleer gücünü büyük ölçüde denizaltı tabanlı balistik füzelere dayandırmaktadır ve şu an için Sarmat’a tam anlamıyla denk bir füze sistemine sahip değildir.
Biden yönetimi, 2022’de yayımlanan Nükleer Gözden Geçirme Raporu’nda, ABD’nin nükleer silahları ilk kullanan taraf olabileceğini ve nükleer silah sahibi olmayan ülkelere karşı bile bu silahların kullanılabileceğini belirtmiştir. Bu politika, ABD’nin nükleer silah kullanımına dair daha esnek bir yaklaşım benimsediğini göstermekte ve Washington’un nükleer doktrininde ciddi bir değişiklik olarak değerlendirilmiştir.