IMF’nin Türkiye ile 4. Madde Konsültasyonu’nun tamamlanmasının ardından yayımlanan raporda, Türkiye’nin son dönemde izlediği sıkı ekonomi politikalarının ekonomik dengeyi güçlendirdiği ve piyasaya olan güveni yeniden canlandırdığı vurgulandı.
IMF’nin raporunda, özellikle geçtiğimiz yıl boyunca ekonomi politikalarında yapılan radikal değişikliklerin Türkiye’nin genel politika duruşunu sıkılaştırdığı ifade edildi. Vergi ve harcama önlemleri ile mali disiplinin yeniden sağlanmasına yönelik adımların, güven ortamını güçlendirdiği ve enflasyonla mücadelede etkili bir yol izlendiği belirtildi. Sıkılaşan finansal koşullar nedeniyle iç talepte bir daralma yaşanmasına rağmen, enflasyonun düşüşe geçtiği gözlemlendi.
Raporda, piyasa duyarlılığının iyileştiği ve hem yerli hem de yabancı yatırımcıların Türk lirası cinsinden varlıklara yöneldiği ifade edildi. Bunun yanı sıra, düşük emtia fiyatları, canlı ihracat performansı ve altın ithalatındaki düşüş gibi faktörlerin cari dengeyi iyileştirdiği vurgulandı. Bu gelişmelerin, Türkiye’nin brüt ve net rezerv pozisyonlarında olumlu etkiler yarattığı kaydedildi.
IMF, yetkililerin uyguladığı kademeli politika ayarlamaları sayesinde enflasyonun önümüzdeki dönemde daha da düşmesini beklediklerini belirtti. Ancak bu süreçte bazı riskler de göz ardı edilmedi. Raporda, beklenenden daha güçlü ücret ve fiyat artışlarının yanı sıra sermaye akışlarında yaşanabilecek olası tersine dönüşler, artan küresel enerji fiyatları ve jeopolitik gerilimler gibi risklerin enflasyonla mücadele sürecini zora sokabileceği ifade edildi.
Ayrıca, Türkiye ekonomisindeki önemli finansal ve dış kırılganlıkların devam ettiği belirtilerek, enflasyonla mücadelede kademeli yaklaşımın, risklerin ortaya çıkma süresini uzatabileceği dile getirildi. Bu bağlamda, enflasyonun kontrol altına alınabilmesi için maliye ve para politikalarının koordineli bir şekilde uygulanmasının önemine dikkat çekildi.
IMF İcra Direktörleri Kurulu’nun değerlendirmesine de yer verilen raporda, Türkiye’nin 2023 ortalarından itibaren uyguladığı kararlı politika sıkılaştırması takdir edildi. Ancak enflasyon baskılarının halen yüksek seviyelerde olduğu ve aşağı yönlü risklerin devam ettiği hatırlatıldı. Bu nedenle, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve makroekonomik istikrarın korunması adına daha sıkı mali ve parasal politikalar izlenmesi gerektiği belirtildi.
Raporda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) enflasyonu kontrol altına almak adına gerektiğinde daha fazla sıkılaştırma politikalarına başvurmasının önemi de vurgulandı. Bu doğrultuda, IMF Türkiye’ye mali konsolidasyon önerisinde bulundu. Enflasyonla mücadelenin sürdürülebilmesi için daha büyük ve ön yüklü mali önlemler alınması gerektiği kaydedildi. Ayrıca, ücretlerin enflasyon beklentilerine göre belirlenmesinin enflasyonun düşmesine katkı sağlayacağı ifade edildi.
IMF raporunda, Türkiye’nin ekonomik büyüme tahminlerine de yer verildi. Buna göre, Türkiye ekonomisinin 2024 yılında yüzde 3, 2025 yılında ise yüzde 2,7 büyümesi bekleniyor. 2026'da yüzde 3,2, 2027'de yüzde 3,4, 2028'de yüzde 3,7 ve 2029'da yüzde 3,9 oranında büyüme öngörülüyor.
İşsizlik oranının ise bu yıl yüzde 9,3 seviyesinde olacağı, 2025'te yüzde 9,9’a yükseleceği, ancak sonraki yıllarda kademeli olarak düşerek 2029 yılında yüzde 9,2’ye gerileyeceği tahmin ediliyor. Enflasyonun ise 2025’te yüzde 24’e, 2026’da yüzde 17,2’ye ve 2027’de yüzde 15,3’e gerilemesi bekleniyor.
IMF, Türkiye’nin Mali Eylem Görev Gücü (FATF) gri listesinden çıkmasını olumlu bir adım olarak değerlendirirken, finansal istikrarın korunması için sürekli teyakkuzda olunması gerektiğine vurgu yaptı. Bununla birlikte, Türkiye’ye daha kapsayıcı, çevre dostu ve orta vadeli büyümeyi teşvik edecek yapısal reformların hayata geçirilmesi çağrısı yapıldı. Bu kapsamda, yeşil ekonomiye geçişin hızlandırılması ve sürdürülebilir büyüme politikalarının uygulanması gerektiği belirtildi.