İsrail, 5 Kasım’da başkanlık seçimine giden ABD’yi Yahudi lobisinin finansal gücü ve oy potansiyelini kullanarak adeta rehin aldı.
ABD Başkanı Biden, defalarca verdiği sözlerden dönen Netanyahu’yu kontrol edemiyor.
Nitekim, eli kanlı Gazze Kasabı ne ateşkese yanaştı ne de milyonlarca Filistinli’yi açlık ve susuzluğa mahkum ederek Gazze Şeridi’ni Soykırım Kampına dönüştürmekten geri adım attı.
Netanyahu, savaşı bölgeye yayacak suikastlara da hız verdi.
İran’ın misillemesine de ölümcül ve yıkıcı bir saldırı için hazırlıklarını sürdürüyor.
Biden ise sadece nükleer ve petrol tesislerine dokunmaması için Netanyahu’ya talepte bulunmakla yetindi.
Netanyahu’ya saldırının boyutları noktasında ikna etmeye çalışan Biden, Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunma (THAAD) bataryasını 100 ABD askeriyle birlikte İsrail’e gönderme kararı aldı.
Olası ikinci bir İran saldırısında bu sistemler balistik ve hipersonik füzelere karşı İsrail’e koruma sağlayacak.
Netanyahu’ya “Senin için neler yaptığımı biliyorsun. Sana en çok yardım eden ABD Başkanı bendim” diyen Biden’ın İsrail saldırısı konusunda ne kadar bilgi sahibi olduğu tartışılıyordu.
Çünkü, Netanyahu’nun ABD’ye verdiği sözleri tutmadığı yorumları yapılıyordu.
Ancak Berlin’e giderek Alman Şansölyesi, İngiliz Başbakanı ve Fransa Cumhurbaşkanı ile Ortadoğu ve Ukrayna’yı görüşen Biden, ülkeden ayrılırken gazetecilerin sorusu üzerine deyim yerindeyse bombayı patlattı.
Biden, ''İran'a İsrail'in ne zaman ve nasıl saldıracağını biliyor musunuz?'' sorusuna ''Evet ve evet'' cevabını verdi.
Bir başka anlatımla, İsrail'in hem nasıl, hem de ne zaman saldıracağını bildiğini itiraf etti.
Artık, İsrail çok şiddetli bir saldırı yaparsa ABD’nin “bize haber verilmedi” deme şansı ortadan kalktı.
İsrail’in İran’a yapacağı saldırının hedefleri ve zamanlamasının belirlendiği ve Amerikalılara aktarıldığı ortaya çıktı.
THAAD bataryası ve Amerikan askerlerinin İsrail'e ulaşması da ABD'nin İsrail'le bir anlaşmaya vardığı yönündeki tahminleri güçlendirdi.