Devir değişti. Sokaklarda oynayarak büyüyen çocuklar dönemi kapanırken dijital çağ başladı.
Televizyon önünde geçirdiğimiz saatlere bir de telefon, tablet ve bilgisayarlar eklendi.
Bu elektronik cihazlar elbette bir ışın yayıyor.
Peki, bunların yaydığı infrared (kızılötesi) ışınlar yaşlanma sürecini etkiliyor mu? Uzmanlar buna “evet” yanıtını veriyor. Üstelik kızılötesi ışınlar güneşe maruz kalınan süre kadar yaşlılığı etkiliyor.
Medipol Sağlık Grubu’ndan Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Derya Can, “yeryüzüne farklı dalga boylarında ulaşan güneş ışınları bulunduğuna işaret ediyor.
Bunlar, ultraviyole A, ultraviyole B ve infrared (kızılötesi) ışınları olarak sıralanıyor.
Bunlardan özellikle deri kanserlerinden sorumlu olan ultraviyole B, yazın ve güneşin tam tepede olduğu saatlerde yoğunlaşıyor. Foto yaşlanmadan sorumlu olan Ultraviyole A ise yılın dört mevsiminde günün her saatinde yoğun olarak bulunuyor.
Derya Can’ın verdiği bilgiye göre, kronolojik yaşlanmanın yüzde 20’si genetik ve biyolojik faktörlere, yüzde 80’i ise çevresel faktörlere bağlı.
Bu çevresel faktörlerin en önemlisi, hayat boyu maruz kaldığımız toplam ultraviyole A miktarı olarak öne çıkıyor.
Ancak UVA’ya gündüz sürekli maruz kalmamız ve deride oluşturduğu etki gözle fark edilemeyecek kadar yavaş olduğu için, bu kimse tarafından dikkate alınıp önemsenmiyor.
Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Derya Can, cildi yaşlandıran faktörlere dikkat çekiyor:
“Foto yaşlanmanın ilk bulgusu bronzlaşmadır. Ultraviyoleye maruz kalan derinin üst katmanındaki hücreler, daha alttaki hücreleri korumak için melanin denilen pigmentleri üretirler. Böylece onları tıpkı bir şemsiye gibi kaplayarak korur. Aslında bronzlaşma, bir tür deri savunma mekanizmasıdır. Ancak bu pigment oluşumu zaman içerisinde deride bazı bölgelerde daha koyu, bazı bölgelerde ise daha açık lekelere neden olabilir. Foto yaşlanmanın ikinci ve en önemli bulgusu ise derideki ince çizgiler ve derin kırışıklıklardır. Güneş ışınlarına direkt maruz kalındığında, deride su kaybına ve kurumasına neden olur. Böylece derinin yapı taşı olan kollajen ve elastin liflerinde hasar meydana gelir. Ayrıca UV, deri hücrelerinde yaşlanmayı hızlandıran serbest O2 radikallerini artırır. Bu nedenle kollajen ve elastin liflerinin üretimi azalır. Zamanla deri esnekliğini, sert ve gergin görünümünü kaybeder. Yumuşama ve sarkma meydana gelir.”
“Bir başka bulgu ise, derinin üst tabakasındaki hücrelerin alttaki hücreleri korumak için zamanla kalınlaşması ve kabalaşmasıdır. Bu nedenle deri pürüzsüzlüğünü kaybeder ve kalın, kaba, mat bir görünüm alır. Foto yaşlanmanın etkisi kısmen tedavi edilebilse de tamamen ortadan kaldırılamaz. Bu yüzden çok basit önlemlerle foto yaşlanmadan cildimizi korumak en doğrusudur. Bunun için yapacağımız en önemli şey, çocukluk yaşlarından itibaren bronzlaşmak için asla güneşlenmemeli ve solaryuma girmemeliyiz.”
“Yapılan incelemelerde kapalı alanlarda floresan lambalar, bilgisayar, televizyon ve telefon ekranlarından yayılan infrared (kızılötesi) ışınlar da tıpkı UVA ve UVB gibi ciltte kuruma, leke artışı ve deri çizgilerinde artmaya yani foto yaşlanmaya neden olur. Özellikle günümüzde telefon ve bilgisayar karşısında geçen süre teknolojiyle birlikte hızla arttığı için kapalı alanlarda bile etkin bir şekilde güneş koruyucu kullanmalıyız”