Teröristbaşı Fetullah Gülen'in kirli geçmişi

ABD adına 60’lardan itibaren devlete istihbari bir yapı olarak sızıp örgütlenen FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen casusu olduğu ülkede 83 yaşında öldü.

AA
Kaynak AA
YAYINLAMA
22 Ekim 2024 13:14
GÜNCELLEME
22 Ekim 2024 15:48
Teröristbaşı Fetullah Gülen'in kirli geçmişi
AA
Kaynak AA

Gülen'in örgütlenme süreci ve yıllarca gizli faaliyetleri

1960'lı yıllardan itibaren devlet içinde gizli bir şekilde örgütlenerek anayasal düzeni ortadan kaldırmayı hedefleyen Fetullah Gülen, yıllardır saklandığı ABD'de 83 yaşında hayatını kaybetti. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı olarak bilinen Gülen, kurduğu yapı ile devletin "kılcal damarlarına" sızmak için her türlü yolu mubah gördü. Yıllarca "cemaat" adı altında dini değerleri kullanarak faaliyetlerini yürüttü.

15 Temmuz'da en kanlı eylemi gerçekleştirdi

Fetullah Gülen'in en kanlı eylemi, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi oldu. Bu hain saldırıda 252 kişi hayatını kaybetti. Gülen, yıllarca pek çok kumpasın arkasındaki isim olarak öne çıktı. Ergenekon, Balyoz, Futbolda şike kumpasları, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ifadeye çağırma girişimi, 17/25 Aralık soruşturmaları ve MİT tırlarının durdurulması gibi olaylar Gülen'in yönettiği kumpaslar arasında yer aldı.

İlk örgütlenme İzmir Kestanepazarı'nda başladı

Fetullah Gülen, FETÖ’nün temellerini İzmir Kestanepazarı'nda 1960'larda attı. 1999 yılında Türkiye'den kaçan Gülen, ABD'nin Pensilvanya eyaletinde bulunan Chestnut Retreat Center'da yıllarca faaliyetlerini sürdürdü ve örgütün en önemli olaylarını bizzat buradan yönetti.

Devletin her kurumuna sızma hedefiyle örgütlendi

1960'lardan itibaren devletin siyasi, askeri ve maliye gibi kilit kurumlarına gizlice sızmayı amaçlayan FETÖ, "paralel örgütlenme" stratejisiyle uzun yıllar boyunca devlete nüfuz etmeye çalıştı. Gülen, örgütü aracılığıyla devlete yerleşmeyi planlarken, ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşamını sürdürdü.

Fetullah Gülen'in ilk yılları ve örgütün çekirdek kadrosu

AA'nın derlediği bilgilere göre, 1941 yılında Erzurum Pasinler'de doğan Fetullah Gülen, 1959 yılında çeşitli illerde imamlık ve vaizlik yapmaya başladı. Başlangıçta Yeni Asya Grubu içerisinde yer alan Gülen, 1960'larda İzmir Kestanepazarı Kur'an Kursu'nda çalıştığı dönemde çevresindekilerle dini kullanarak örgütün çekirdek kadrosunu kurdu.

Örgütün ilk hücre evleri İzmir’de kuruldu

1966'da İzmir Tepecik'te, FETÖ’nün ilk "ışık evi" olarak bilinen hücre evleri oluşturuldu. Bu dönemde Gülen’in en yakınındaki isimler, günümüzde örgütün üst düzey yöneticileri arasında yer alan Mustafa Özcan, Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçelebi, Cevdet Türkyolu ve İlhan İşbilen'di. Gülen, bu çekirdek kadro için 1970 yılında bir yemin metni bile hazırladı.

Örgüt, medya ve eğitim alanında hızla yaygınlaştı

1978 yılında, Fetullah Gülen’in yönettiği FETÖ, propagandasını yaymak amacıyla ilk medya aracını kurdu. "Sızıntı" adı verilen dergi, örgütün ideolojisini geniş kitlelere ulaştırmak için kullanılan en önemli araçlardan biri haline geldi. Bu dergi aracılığıyla, örgütün mesajları, çeşitli dini ve kültürel temalarla topluma aktarılmaya başlandı.

İlk okul: Yamanlar Koleji

Örgütün faaliyet alanı sadece medya ile sınırlı kalmadı. 1983 yılında, İzmir’in Bozyaka semtinde bir öğrenci yurdundan dönüştürülen "Yamanlar Koleji" ile eğitim alanında da önemli bir adım attı. Bu okul, FETÖ’nün yıllar boyu Türkiye genelinde açacağı birçok eğitim kurumunun ilki olarak dikkat çekti. Örgüt, okulları ve yurtları kullanarak gençleri etkilemeyi hedefledi.

FEM dershaneleri ile sınavlara hazırlık

1980'lerin ortalarında, FETÖ üniversite sınavlarına hazırlanan gençleri de ağına düşürmeye başladı. "Fırat Eğitim Merkezi" (FEM) adı altında dershaneler kuran örgüt, bu merkezleri Türkiye genelinde yaygınlaştırarak eğitim dünyasında etkin bir rol oynamaya başladı. Özellikle üniversite sınavlarına hazırlık kursları aracılığıyla, örgüt gençleri kendi kontrolüne almak için büyük çaba harcadı.

Hücre evlerinde "altın nesil" yetiştirme stratejisi

FETÖ, eğitim kurumlarında eğittiği gençleri, hücre evleri olarak bilinen "ışık evlerine" yönlendirerek, "altın nesil" adını verdiği bir grup oluşturmayı hedefledi. Örgüt, gençleri askeri okullar ve üniversitelerin prestijli bölümlerine yönlendirirken, mensupları tarafından çalınan sınav soruları da bu süreçte kullanıldı. Böylece, devletin stratejik kurumlarına yerleştirilecek kadrolar oluşturuldu.

Basın ve yayın alanında genişleme

1990’lı yılların başından itibaren medya alanına daha fazla yatırım yapmaya başlayan FETÖ, 1 Ocak 1994'te Feza Gazetecilik AŞ bünyesinde Cihan Haber Ajansını kurdu. Bu süreçte, Zaman gazetesi de örgütün yayın organlarından biri olarak etkisini artırdı. FETÖ, dershanelerine ve yurtlarına giden gençlerden bazılarını gazeteci yaparak, medya üzerindeki kontrolünü pekiştirdi ve propaganda gücünü artırdı.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile siyasi ilişkiler

Fetullah Gülen, 1994'te kurduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile Türkiye'deki siyasi ve dini liderlerle temas kurma imkanı buldu. Vakfın onursal başkanı olan Gülen, bu unvanı kullanarak, farklı kesimlerle bir araya geldi ve örgütün siyasi ve sosyal ilişkilerini güçlendirdi.

Yurt dışındaki okullarla dünya çapında etki

1990'ların ortalarından itibaren yurt dışında da faaliyetlerini genişleten FETÖ, 160'tan fazla ülkede okullar açarak dünya genelinde bir ağ kurdu. Özellikle Orta Asya Cumhuriyetlerinde etkin olan örgüt, bu okullar aracılığıyla yerel siyasetçiler ve etkili kişilerle bağlantılar kurdu. Ülkelerin önde gelen siyasetçilerinin çocuklarını okullarına kabul ederek, bu ülkelerin iç işlerine müdahil olma imkanı elde etti.

Eğitim, medya ve STK'lar FETÖ'nün hedeflerine hizmet etti

Gülen, kurduğu eğitim kurumları, medya organları ve sivil toplum kuruluşlarını, örgütün gizli hedeflerine ulaşmak için kullandı. Bu yapılar, FETÖ'nün devlete sızma ve toplum üzerindeki nüfuzunu artırma stratejisinin önemli bir parçası haline geldi.

1999'da hakkında ilk kez "örgüt lideri" ifadesi kullanıldı

Fetullah Gülen, 1999 yılında Emniyet tarafından hazırlanan bir raporda ilk kez "örgüt lideri" olarak tanımlandı. Bu raporda, Gülen’in liderliğindeki FETÖ’nün, başta emniyet olmak üzere devletin pek çok kritik kurumuna sızdığı ifade edildi. Aynı yıl, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı, Gülen hakkında "laik devlet yapısını değiştirerek dini kurallara dayalı bir rejim kurma amacıyla yasa dışı örgüt kurmak" suçlamasıyla 19 Mart 1999'da soruşturma başlattı.

Soruşturma sızdırıldı, Gülen ABD'ye kaçtı

Gülen, örgütün emniyet ve yargı içindeki mensupları aracılığıyla kendisi hakkındaki soruşturma bilgilerine ulaştı. Bu bilgi sızdırılmasının ardından, 21 Mart 1999'da ABD'ye kaçtı. Böylece Türkiye'den ayrılarak ABD'ye yerleşen Gülen, örgüt faaliyetlerini buradan yönetmeye başladı. Bu kaçış, Gülen'in Türkiye'deki yargı sürecinden kaçmasına olanak tanıdı.

Milli Güvenlik Kurulu FETÖ’yü 2014'te tehdit olarak ilan etti

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 30 Ekim 2014 tarihli bildirisinde, FETÖ’yü milli güvenliği tehdit eden bir yapı olarak ilan etti. Bildiride, "Milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altındaki illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlarla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği" ifadesine yer verildi. Bu karar, FETÖ’nün devlet içindeki varlığını resmi olarak tehdit unsuru olarak tanımladı.

25 yıl boyunca ABD'den örgütü yönetti

Gülen, ABD'nin Pensilvanya eyaletinde, 130 dönümlük arazide yer alan ve sıkı güvenlik önlemleriyle korunan bir çiftlikte yaşamaya başladı. Burada 8 villadan oluşan bir kompleks içinde kalan Gülen, örgütüne talimatlarını gizlilik içinde vermeyi sürdürdü. Bu süreçte örgüt, Türkiye'nin en kritik kurumlarına sızmaya devam etti.

Devleti ele geçirme planları ABD'den yönetildi

Fetullah Gülen, ABD'de kaldığı süre boyunca, Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet, yargı ve diğer devlet kurumlarına yönelik kumpas davalarını yönetti. Ergenekon ve Balyoz davaları, Futbolda şike davası, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması, 17/25 Aralık soruşturmaları ve MİT tırlarının durdurulması gibi olaylar bu dönemde FETÖ tarafından organize edildi. Son olarak, 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe girişimi de Gülen'in ABD’den yönettiği en büyük saldırı olarak tarihe geçti.

Fetullah Gülen'in darbe öncesi verdiği subliminal mesajlar

Fetullah Gülen, darbe girişiminden yaklaşık 5 ay önce, 19 Mart 2016'da haki renkli bir cübbe giyerek kameralar karşısına geçti. Bu konuşmasında, "Umum İslam toplumu adına" ve "Kapadokya sakinleri" gibi ifadelerle TSK içine sızan örgüt mensuplarına subliminal mesajlar verdiği anlaşıldı. Örgüt içindeki üst düzey yöneticilere yönelik bu mesajlar, darbe girişimi talimatı olarak değerlendirildi.

Gülen hakkında iddianame darbeden bir gün önce hazırlandı

TSK, emniyet ve yargı içindeki FETÖ mensuplarının operasyonları sonucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Fetullah Gülen'in "terör örgütü elebaşı" olduğuna dair bir iddianame hazırladı. Bu iddianame, darbeden bir gün önce, 14 Temmuz 2016'da mahkemeye sunuldu. Devletin üst kademeleri bu süreçte örgütün sızmalarına karşı önlemler alırken, FETÖ'nün TSK'daki üyeleri baskı altında kaldı.

Yüksek Askeri Şura öncesi örgüt panikledi

Ağustos 2016'da gerçekleşmesi planlanan Yüksek Askeri Şura'da, TSK'daki FETÖ mensuplarının ilişiklerinin kesileceği ve terör örgütü üyesi olarak işlem göreceği haberleri örgüt içinde büyük bir paniğe yol açtı. Bu çemberin daralması üzerine FETÖ, 15 Temmuz 2016 akşamında TSK içindeki mensupları aracılığıyla bir darbe girişiminde bulunma kararı aldı.

Darbe sırasında başlatılan soruşturmalar

15 Temmuz günü darbe girişimi sürerken, Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından FETÖ'ye yönelik soruşturmalar başlatıldı. Darbecilere yönelik gözaltı kararları hızla alındı ve çok sayıda delil toplandı. Savcılar, darbe girişiminin FETÖ tarafından organize edildiğine dair yüzlerce kanıt buldu. Bu delillerin en dikkat çekici olanlarından biri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Akıncı Üssü'nde alıkonulduğu sırada yaşandı. Darbeci eski Tuğgeneral Hakan Evrim, Akar'a "Sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim" teklifinde bulundu. Bu ifade, darbenin arkasında doğrudan Gülen'in olduğunu ortaya koyan önemli bir detay olarak öne çıktı.

FETÖ’nün sivil imamları darbe planını yönetti

15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğinin en somut delillerinden biri, örgütün sivil imamlarının Akıncı Üssü'nde yakalanması oldu. Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Harun Biniş, Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç gibi isimler, darbenin komuta merkezi olarak bilinen Akıncı Üssü'nde güvenlik güçleri tarafından ele geçirildi. Bu sivil imamların, darbe girişimini FETÖ mensubu askerlerle birlikte yönettiği anlar güvenlik kameraları tarafından kaydedildi.

Sivil imamların ABD ile bağlantıları ortaya çıktı

Yakalanan sivil imamların, Fetullah Gülen'in yaşadığı ABD ile olan bağlantıları soruşturmalarla derinlemesine ortaya çıkarıldı. Bu isimlerin sık sık ABD'ye, özellikle de Gülen'in yaşadığı Pensilvanya'ya gitmeleri ve örgütle ilişkili kurumlarda çalışmalarının tespit edilmesi, FETÖ'nün uluslararası bağlantılarını da gözler önüne serdi. Aynı tarihlerde ve zaman zaman aynı uçakla ABD’ye seyahat etmeleri, örgüt mensubiyetlerine dair şüphe bırakmadı.

Dijital analiz raporu yeni deliller sundu

Sivil imam Hakan Çiçek’in cep telefonuna ilişkin yapılan dijital analizler, darbe planının Pensilvanya’da Fetullah Gülen tarafından hazırlandığını ortaya koydu. Bu analizler, darbenin örgütün sivil kanadı tarafından nasıl koordine edildiğine dair önemli bir kanıt oldu. Gülen’in bu süreci nasıl yönettiği ve darbe hazırlıklarına nasıl dahil olduğu, dijital verilerle de desteklenmiş oldu.

ByLock haberleşme ağı çözüldü

FETÖ’nün darbe girişimi sırasında kendi mensuplarıyla iletişim kurmak için kullandığı ByLock adlı özel haberleşme ağı da soruşturmalar sırasında gün yüzüne çıktı. Bu programın, örgüt üyeleri arasında gizli haberleşme için kullanıldığı tespit edildi. ByLock, FETÖ'nün örgüt içi iletişim ağının önemli bir parçası olarak delil dosyalarına girdi.

Darbe girişimi sonrası yüzlerce dava açıldı

15 Temmuz darbe girişimini planlayan ve uygulayan FETÖ mensuplarına karşı Türkiye’de geniş çaplı davalar açıldı. Fetullah Gülen, bu davalarda bir numaralı sanık olarak yer aldı. Soruşturmaların tamamlanmasıyla birlikte, darbe girişiminin tüm detayları ortaya çıkarıldı ve örgütün devlet içindeki yapılanması netleştirildi.

ABD, Gülen'in iadesi için adım atmadı

Türkiye, Fetullah Gülen’in iadesi için ABD'ye toplam 7 ayrı iade talepnamesi sundu. Bu talepnamelerde Gülen'in 27 farklı suçtan iadesi istendi. Ancak, ABD makamları bu taleplere karşı somut bir adım atmadı. Gülen, ABD’deki yaşamını Pensilvanya’da sürdürmeye devam etti.

Gülen'in son günleri ve ölümü

1999’dan beri Pensilvanya’daki çiftliğinde yaşayan Fetullah Gülen, 2024 yılının nisan ayında aynı bölgedeki ormanlık bir alanda bulunan başka bir eve taşındı. Sonrasında ise, aynı bölgede bulunan St. Luke's Hastanesi’nin Monroe kampüsünde hayatını kaybetti. Gülen’in ölümü, örgütün geleceği üzerindeki soru işaretlerini daha da artırdı.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.
Sonraki Sayfa