Düşünün, Facebook'ta dolaşıyorsunuz. Beğeniler, paylaşımlar, arkadaşlar…
Her şey gayet sıradan, değil mi?
Ama 2018 yılında ortaya çıkan Cambridge Analytica skandalı, bu “sıradan” şeylerin aslında hiç de masum olmadığını gözler önüne serdi.
Şimdi detaylara geçelim.
Cambridge Analytica, adını çok duymadığımız bir veri analizi şirketiydi. Ancak 2016 ABD Başkanlık seçimleri sırasında yaptıkları, dünya çapında bir çalkantıya yol açtı. Şirket, Trump'ın seçim kampanyası için 87 milyon Facebook kullanıcısının verilerini, hem de kullanıcıların izni olmadan, ele geçirdi. Evet, doğru duydunuz! Facebook’un devasa veri hazinesi, insanların siyasi tercihlerini etkilemek için kullanıldı.
Peki bu nasıl oldu?
Facebook’ta bazı uygulamalar var, kullanıcılar bu uygulamalara “tamam” dediğinde, sadece kendi bilgilerini değil, arkadaşlarının da bilgilerini açığa çıkarıyor. Cambridge Analytica, bir araştırma uygulaması kullanarak bu verileri topladı. Ama işin asıl çılgın tarafı şu: Bu verilerle insanların psikolojik profilleri oluşturuldu. Yani kim sinirli, kim kararsız, kim hangi politik söyleme daha açık, hepsi biliniyordu.
Böylece insanlar, fark etmeden çok hedeflenmiş politik mesajlara maruz kaldılar. Mesela birisi muhafazakârsa, Trump’ın politikalarını cazip gösterecek içerikler gördü. Kararsız olanlara, rakiplerin zayıf yönlerini öne çıkaran mesajlar gönderildi. Bu, bir nevi zihin okuma gibi bir şey! Düşünsenize, sırf beğenilerinizle, nasıl manipüle edileceğinizi bilen birileri var.
Skandal patlayınca, herkes bir şok yaşadı. Facebook büyük tepki aldı, Mark Zuckerberg bile Kongre’ye ifade vermek zorunda kaldı. İnsanlar “Acaba benim verilerim de bu şekilde kullanıldı mı?” diye düşünmeye başladı.
Dijital mahremiyetin ne kadar savunmasız olduğunu anladık.
Kısacası, bu skandal, Facebook gibi sosyal medya platformlarının ne kadar güçlü ama tehlikeli olabileceğini gösterdi.
Cambridge Analytica skandalı bize şunu öğretti: Kişisel verilerimizin değeri, sandığımızdan çok daha büyük.
Ve eğer yanlış ellerde kullanılırsa, koca bir seçim bile etkilenebilir!
Garip ama bir o kadar da ürkütücü, değil mi?