Fatma Nazlı Ecevit, Türk resim sanatının öncü isimlerinden biri ve aynı zamanda Türkiye’nin 16. Başbakanı Bülent Ecevit’in annesidir. 4 Ocak 1900’de İstanbul’da doğan Ecevit, eğitimci kimliği ve ressamlığıyla Türk sanat ve eğitim dünyasında derin izler bırakmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e geçiş döneminin ruhunu eserlerine yansıtan Ecevit, sadece sanatçılığıyla değil, eğitim alanındaki katkılarıyla da ön plana çıkmıştır.
AİLESİ VE İLK YILLARI
Nazlı Ecevit, köklü bir Osmanlı ailesine mensuptu. Babası Albay Emin Sargut, büyükbabası Ferik Salih Paşa ve anne tarafından dedesi Ali Kırat Paşa, Osmanlı’nın seçkin askerlerinden biriydi. Bu köklü aile geçmişi, onun disiplinli ve sanata yakın bir ortamda yetişmesini sağladı.
İlköğrenimini tamamladıktan sonra, 1870 yılında açılmış olan Darülmuallimat’a (Kız Öğretmen Okulu) kaydoldu. Kurtuluş Savaşı yıllarında, babasıyla birlikte Kastamonu, Bolu ve İzmit gibi çeşitli şehirlerde dolaşarak öğretmenlik yaptı. Bu süreç, onun Türk kadınlarının eğitimde ve toplumsal hayatta rol alabileceğini gösteren güçlü bir örnek olmasını sağladı.
SANAT EĞİTİMİ VE MİHRİ MÜŞFİK’İN ETKİSİ
Nazlı Ecevit’in sanata olan ilgisi, Mihri Müşfik’in etkisiyle Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (Günümüz Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girmesiyle pekişti. Burada Ömer Adil Bey’den resim eğitimi aldı ve 1922’de mezun oldu. Eğitim süresince nü çalışmalarla başlayan sanatsal kariyeri, mezuniyetinin ardından peyzaj ve portre gibi farklı türlerle devam etti.
EVLİLİK VE ÇALIŞMA HAYATI
1924 yılında TBMM VII. ve VIII. Dönem milletvekili Fahri Ecevit ile evlenen Nazlı Ecevit, Ankara’ya yerleşti. Burada Beşiktaş Kız Ortaokulu’nda resim öğretmenliği yaptı ve ilerleyen yıllarda İstanbul ve Ankara’daki konservatuvarlarda eğitim verdi. Resim öğretmenliğinin yanı sıra Musiki Öğretmen Okulu gibi eğitim kurumlarında da görev aldı.
Ecevit, kariyeri boyunca sanatı bir eğitim aracı olarak görmüş ve öğrencilerine estetik anlayış kazandırmayı hedeflemiştir. Resim öğretmenliği yaptığı yıllar boyunca birçok genç sanatçıya ilham kaynağı oldu.
SANAT KARİYERİ VE SERGİLERİ
Nazlı Ecevit, 1948-1975 yılları arasında aktif olarak resim çalışmalarını sürdürdü. Bu süre zarfında neredeyse her yıl Devlet Resim ve Heykel Sergileri’ne katıldı. Galatasaray sergilerinde de yer alan Ecevit, eserlerini Türkiye’nin en prestijli sanat etkinliklerinde sergileyerek tanınmış bir ressam haline geldi.
Ecevit’in resimleri, İş Bankası, Milli Kütüphane ve Ankara Resim ve Heykel Müzesi gibi birçok resmi koleksiyonda yer aldı. Aynı zamanda, eserleri kişisel koleksiyonların vazgeçilmez parçaları arasında yer aldı.
1975 yılında İstanbul’da düzenlenen Resim, Heykel ve Seramik Festivali’nde aldığı madalya, onun sanata yaptığı katkıların bir onurlandırması olarak öne çıkar.
SANAT TARZI VE ESERLERİ
Nazlı Ecevit’in sanat tarzı, izlenimcilik ve geleneksel doğacı anlayışı birleştiriyordu. Peyzaj, portre ve ölü doğa türlerinde eserler veren Ecevit, doğa betimlemelerinde renk ve desenin dengeli bir uyumunu yakalamayı başardı.
Eserlerinde özellikle imparatorluktan Cumhuriyet’e geçiş döneminin ruhunu yansıttı. Onun resimleri, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmayıp Türkiye’nin toplumsal ve kültürel dönüşümünü de belgeleyen birer sanat eseri niteliğindedir.
Önemli eserlerinden biri olan "Bebek", 2000 yılında yapılan bir müzayedede 12 milyar Türk Lirası gibi yüksek bir meblağa alıcı buldu. Ayrıca, "Salacak’ta Kız Kulesi" ve "Boğazdan Buzların Geçtiği 1954 İstanbul’u" gibi eserleri, Türk sanat tarihinin değerli parçaları arasında yer aldı.
NAZLI ECEVİT’İN MİRASI
Nazlı Ecevit, sadece bir ressam değil, aynı zamanda Güzel Sanatlar Birliği’nin başkanlığını yaparak sanatın gelişimine idari katkılarda da bulundu. Yaşamı boyunca resimle olan bağını hiç koparmayan Ecevit, öğrencileri ve eserleriyle Türk sanatına kalıcı bir miras bıraktı.
14 Ağustos 1985’te 85 yaşında Ankara’da hayata veda eden Nazlı Ecevit’in mezarı, Cebeci Asri Mezarlığı’nda bulunuyor. Onun sanata olan tutkusu ve Türk kadınlarına örnek teşkil eden duruşu, bugün hala hatırlanıyor.