Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 Şubat’ta MİT’e verdiği talimat ile İsrail’in serbest bırakıp sınır dışı ettiği 15 Filistinliyi Türkiye’ye getirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu talimatı Dışişleri Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığına verip iki bakanlık koordinasyonuyla da yapabilirdi ama bunu yapmadı.
Doğrudan MİT’i devreye soktu.
Bu da şu demek oluyor: Bu 15 Filistinli sıradan kişiler değil. Bu 15 Filistinli, ilerleyen süreçte hem Türkiye’nin hem Filistin’in işine çok yarayacak. Tıpkı Libya’da, Somali’de, Balkanlar’da ve Suriye’de olduğu gibi. Aynı yöntemle Türkiye, Filistin-İsrail sürecine dahil olacak. Ve bu talimat, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gizli/alttan bir meydan okuma.
Peki, ne oldu da gürül gürül gürleyip sert açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Donald Trump’a doğrudan meydan okumaktan kaçınıp Trump’ın açıklamalarıyla ilgili soruları yumuşak dille geçiştiriveriyor? Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2018 yılında Donald Trump’a kafa tutulunca neler olacağını en ağır şekilde tecrübe etti; hatta ülkece tecrübe edindik. Türkiye-ABD arasında yaşanan Evanjelist papaz Andrew Brunson krizi, tabiri caizse Türkiye’nin canına okudu. Öyle ki, o gün bugündür belimizi doğrultamadık. Tabii bunun öncesinde “Gezi Olayları” ve hemen ardından gelen “FETÖ Darbe Girişimi” de Türkiye ekonomisini fena halde sarsmıştı.
PAPAZ BRUNSON KRİZİ: BAŞLANGIÇ VE SÜREÇ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Filistin’e yönelik attığı son adımları hem de Trump’ın söylemlerine yönelik yaklaşımını iyi anlayabilmek için rahip Brunson’ın kim olduğunu, burnumuzun dibinde yani Suriye’de Türkiye’ye karşı neler yaptığını ve genel olarak da Brunson krizinin başından sonuna tüm sürecini iyi bilmek gerekiyor.
Brunson’ın sıradan bir din adamı olmadığını, Fetullah Gülen gibi üst düzey misyonunun olduğunu, Suriye’de gençlerin ve çocukların sekülerleştirilmesinden PKK/YPG’ye eleman temin edilmesine kadar çok büyük görevlerinin bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Erdoğan’ın “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız.” demesindeki güçlü gerekçeyi iyi bilmek gerekiyor.
Papaz Brunson krizinde Trump-Erdoğan çatışmasında neler yaşandı? Bu kısmı arşivimden kronolojik sırayla, başlangıç, süreçteki önemli noktalar ve Erdoğan ile Trump arasındaki atışmalarda tansiyonun en yüksek olduğu kısımları, tarihleriyle kısaltarak veriyorum:
Eylül 2016: Olayın Başlangıcı
20 yıl Türkiye’de yaşayan ABD vatandaşı Evanjelist papaz Andrew Brunson ve eşi, "milli güvenliği tehdit eden faaliyetlerde bulunduğu" tespit edilmesiyle sınır dışı edilme kararı alındı.
9 Aralık 2016: Gizli Tanık ‘Casus’ Dedi, Tutuklandı
Bir gizli tanığın ifadesi üzerine Brunson, FETÖ ve PKK casusluğu suçlamasıyla tutuklandı.
16 Mayıs 2017: Trump-Erdoğan Görüşmesinde Brunson Krizi İlk Kez Masada
Brunson'ın serbest bırakılması talebi, Washington’daki Trump-Erdoğan görüşmesinde gündeme geldi.
28 Eylül 2017: Erdoğan’dan İlk Takas Teklifi
Erdoğan, “Bir papaz da sizde var.” diyerek (FETÖ elebaşı Gülen’i ima ediyor) Brunson'ın takas yoluyla serbest bırakılması teklifinde bulundu.
13 Mart 2018: Müebbet Hapis
Brunson hakkında müebbet hapis cezası istendi.
16 Nisan 2018: İlk Duruşma
Brunson'ın ilk duruşması görüldü ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. Kararın ardından ABD misilleme yaparak, aynı gün Halkbank-Hakan Atilla davasının 16 Mayıs'a ertelendiği açıklandı.
19 Nisan 2018: İlk Yaptırım Uyarısı
Trump, "Papaz Brunson Türkiye'de zulme uğruyor" diyerek ilk yaptırım uyarısını yaptı.
7 Mayıs 2018: Tahliye Talebine Red
Brunson'ın tahliye talebi reddedildi.
28 Mayıs 2018: Trump, ‘Casusum’
Trump, "Brunson masum. O casus ise ben ondan da casusum" dedi. Bu dönemde F-35 teslimat süreci vardı. Trump’ın bu açıklamasından sonra F-35 ile papaz Brunson adı hep yan yana anılmaya başlandı.
20 Haziran 2018: F-35 Tehdidi
Dönemin eski Başbakan Yardımcısı (eski Adalet Bakanı) Bekir Bozdağ, F-35'lerin teslimatı karşılığında Brunson'ın serbest bırakılması talebinin bir tehdit olduğunu söyledi.
29 Haziran 2018: Amerikalı Senatörlerden Papaza Ziyaret
ABD'li Senatörler Lindsey Graham ve Jeanne Shaheen, Brunson'ı cezaevinde ziyaret etti.
25 Temmuz 2018: Brunson Ev Hapsine Alındı
Brunson, ev hapsine alındı.
TRUMP'IN YAPTIRIMLARI VE ERDOĞAN'IN TEPKİSİ
Yaptırım öncesi yani 2018 yılının başında 1 ABD Doları (USD) yaklaşık 3,75 TL seviyesindeydi. Ancak, Temmuz 2018'e gelindiğinde TL, 4,80 TL'ye kadar değer kaybetmişti. Bu dönemde Türkiye, yüksek cari açık ve dış finansmana bağımlılık gibi yapısal sorunlarla boğuşuyordu. İhracat 85 milyar USD, ithalat ise 110 milyar USD seviyesindeydi. Cari açık ise 30 milyar USD'yi aşmıştı.
26 Temmuz 2018: Türkiye’ye Yaptırım Duyurusu
ABD, Türkiye'ye yaptırım uygulamaya başlayacağını duyurdu.
1 Ağustos 2018: Donald Trump’ın Tweeti-1 (Twitter/X)
“Onu hemen eve göndermeliler! Türkiye'ye büyük yaptırımlar geliyor!" dedi ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e yaptırım kararı aldı.
Etkisi: Bu tweet, Türk lirasının değer kaybetmesine ve piyasalarda paniğe neden oldu.
10 Ağustos 2018: Donald Trump’ın Tweeti-2
"Türkiye bize iyi davranmıyor. Papaz Andrew Brunson'ı tutukluyorlar, büyük bir aile babası ve çok saygın bir insan. Onu hemen serbest bırakmalılar!"
Etkisi: Trump, bu tweet ile Türkiye'ye yönelik baskısını artırdı.
10 Ağustos 2018: Erdoğan’dan Trump'ın Tehditlerine Yanıt
"Türkiye asla tehditlerle yönetilemez. Biz bağımsız bir ülkeyiz ve kendi kararlarımızı kendimiz veririz. Papaz Brunson konusunda yargı süreci devam ediyor. Kimse bize baskı yapamaz."
Etkisi: Erdoğan, bu açıklamayla Türkiye'nin bağımsızlığını ve ABD'nin baskılarına boyun eğmeyeceğini bir kez daha vurguladı.
10 Ağustos 2018: Donald Trump’tan Erdoğan Açıklamasına Tweet
"Türkiye'nin iyi bir ortak olmaması nedeniyle çelik ve alüminyum tarifelerini iki katına çıkarıyorum. Şu anda Türk lirası dolar karşısında hızla değer kaybediyor!"
Etkisi: Bu açıklama, Türk lirasının dolar karşısında rekor seviyede değer kaybetmesini hızlandırdı. 1 USD, 7,24 TL'ye yükseldi. TL, yıl başına göre %87 değer kaybetmişti. Bu, şok etkiyle piyasalar paniğe kapıldı ve yabancı yatırımcılar Türkiye'den hızla çıkış yaptı.
12 Ağustos 2018: Recep Tayyip Erdoğan Açıklaması
"Ekonomik savaşla bizi yıldıramazsınız. Türk milleti, bu tür saldırılara karşı her zaman dimdik ayakta durmuştur. Bugün de aynı şekilde direneceğiz."
Etkisi: Bu söylem, Türk halkına moral verdi ve ABD'nin yaptırımlarına karşı bir direnç mesajı oldu. Lakin bildiğiniz üzere, baskılara çok dayanamadık.
14 Ağustos 2018: Recep Tayyip Erdoğan Açıklaması
"Trump'ın yaptırımları hukuka aykırı ve kabul edilemez. Türkiye, uluslararası hukuka uygun hareket ediyor. Papaz Brunson'ın durumu bir yargı meselesidir ve siyasileştirilmemelidir."
Etkisi: Erdoğan, bu açıklamayla yargı sürecinin bağımsızlığını vurguladı.
16 Ağustos 2018: Recep Tayyip Erdoğan Açıklaması
"Türkiye, ABD'nin yaptırımlarına karşı alternatiflerini geliştiriyor. Artık doların esiri değiliz. Kendi paramızı, kendi kaynaklarımızı kullanacağız."
Etkisi: Bu açıklama, Türkiye'nin ABD'ye olan ekonomik bağımlılığını azaltma çabalarını vurguladı. 2018 yılında Türkiye'nin ABD'ye ihracatı 8,5 milyar USD, ithalatı ise 12 milyar USD civarındaydı. Yaptırımlar, özellikle çelik ve alüminyum sektöründeki ihracatçıları zor durumda bıraktı. Ancak, Türkiye alternatif pazarlara yönelerek bu etkiyi hafifletmeye çalıştı. Avrupa Birliği, Orta Doğu ve Asya ülkeleriyle ticaret ilişkilerini güçlendirdi.
Not: Maalesef hâlâ DOLARIN ESİRİYİZ ve hâlâ dışa bağımlılıkta etkili alternatifler üretemedik.
16 Ağustos 2018: Donald Trump Açıklaması (Bu Sefer Tweet Değil)
"Türkiye, papazımızı serbest bırakmazsa daha fazla yaptırım uygulayacağız. Bu konuda çok ciddiyiz."
Etkisi: Bu açıklama, iki ülke arasındaki gerilimi daha da artırdı.
20 Ağustos 2018: Recep Tayyip Erdoğan Açıklaması
"Trump ile görüşmelerimiz devam ediyor. Ancak, Türkiye'nin egemenliği ve bağımsızlığı konusunda hiçbir taviz vermeyeceğiz."
Etkisi: Bu açıklama, iki lider arasındaki iletişimin devam ettiğini ancak Türkiye'nin taviz vermeyeceğini gösterdi. Bu kısım, iki liderin sert atışmasının sonucuydu.
12 Ekim 2018: Daha Fazla Direnemedik: Brunson Serbest
Brunson'ın ev hapsi ve yurt dışı yasağı kaldırılarak serbest bırakıldı. ABD’ye döndü.
Kısacası, belimiz kırılınca direnişi bıraktık. Brunson'ın serbest bırakılmasıyla kriz çözüldü ancak ilişkilerdeki hasar uzun süre devam etti.
Lakin yaptırımların açtığı yaraların etkisi hâlâ geçmedi:
TL'nin değer kaybı, enflasyon ve faiz artışı, ekonomik büyümeyi yavaşlattı. 2018 yılında ekonomi %2,6 büyüdü, ancak yılın son çeyreğinde ekonomik aktivite belirgin şekilde yavaşladı. Yabancı yatırımcıların Türkiye'den çıkışı, portföy yatırımlarında 10 milyar USD'lik bir azalmaya neden oldu.
Üstüne pandemi (2020), deprem (2023), sel, yangın gibi afetler eklendi.
ENFLASYON VE FAİZ ARTIŞI: EKONOMİK BEDEL
TL'nin değer kaybı, ithal malların fiyatlarını artırdı ve enflasyonu tırmandırdı. 2018 yılı sonunda yıllık enflasyon %20-30 olarak açıklandı. Merkez Bankası, TL'nin değer kaybını durdurmak için faiz oranlarını artırmak zorunda kaldı. Eylül 2018'de politika faizi %24'e yükseltildi. Bu, ekonomik büyümeyi yavaşlattı ve 2019 yılında resesyon riskini artırdı.
*
Erdoğan bu yüzden Trump’ın Gazze açıklamalarına tedbirli yaklaşıyor, dikkatli konuşuyor, hatta susuyor. Ama boş da durmuyor. İsrail’in serbest bıraktığı bazı mahkumları MİT aracılığıyla Türkiye’ye getirerek sessiz bir meydan okuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sakin ve temkinli kalmasında yarar var. Muhalefetin, “Ne oldu! Şimdi susuyorsun?” tahrikleriyle gaza gelip 2018 senesindeki gibi meydan okumaya kalkmaması gerekiyor. Meydan okumak yerine, devlet aklıyla yapılması gerekenleri göze sokarak yapmamak, kılıflarını hazırlayarak uygulamaya koymak gerekiyor. Malumunuz, şu anki ekonomik krizle yeni Trump kabinesi ve yaptırımlarıyla baş etmek mümkün değil.