Allah’ın işi işte diyeceğim ama değil.
Ben buna, “ince ip üzerinde siyaset cambazlığının gerçekliği” diyorum.
CHP’de ne zaman “iç savaş yok”, “biz baba oğuluz”, “abi kardeşiz” deyip olayların üzerine örtmeye ne kadar çok çabalanırsa, iç kaosun şiddeti de aynı oranda patlayıp gün yüzüne çıkıveriyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, cumhurbaşkanı adayı için ön seçimin 23 Mart’ta yapılacağını ve bu seçimde CHP’li üyelerin 28 Şubat’a kadar oy kullanabileceklerini açıkladı.
Siyasetçiler, önemli karar ve adımları kalıcı hale getirmek, olayı daha iyi parlatmak için tarihi olayları kullanmayı severler. Biz gazeteciler de tarihi olayları, açık açık söyleyemediklerimizi dile getirmek için kullanmayı severiz.
CHP, 28 Şubat Postmodern Darbe tarihini pek bi’ sever.
Ne zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, iktidara yönelik önemli bir hareket başlatıp karar alacak olsalar, bu tarihi denk getirmeye özen gösterirler. Ve yine öyle oldu.
*
CHP’deki İç Kaos: İttifaklar ve Hamleler
CHP’deki iç kaosa gelecek olursak, bir yanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel iş birliğiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı oyun dışı bırakma, diğer yanda Mansur Yavaş ile eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iş birliğiyle İmamoğlu-Özel ikilisini ekarte etme çabası var.
Zaten “baba-oğul”, “abi-kardeş” ilişkisi ve tanımlaması siyasetin mizacına ters, bu maskeler düşünce Sezar-Brutus ilişkisi ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu boşuna “Sende mi Brutus!” demedi.
Yazının başında dediğim gibi, gizlemeye çalışırken olay fena patladı. Öyle ki halkın gündemi olan ekonomik sıkıntıların önüne geçti, oturmuş bunu konuşuyoruz.
CHP, bildiğiniz AK Parti’ye çalışıyor. Sonra da AK Parti’ye kızıyor. Ana muhalefet hangi parti olursa olsun görevini layıkıyla yerine getirmediği sürece, iktidara hangi parti geçerse geçsin bir yerden sonra sonuç aynı oluyor.
Yani iktidarın kalitesi, ana muhalefetin kalitesine bağlı.
*
İmamoğlu-Yavaş Düellosu Sonucu: 1-0
İmamoğlu-Yavaş anket yarışını biliyorsunuz. Bu yarışta genelde Yavaş birinci çıkıyordu.
Bu yüzden İmamoğlu, güçlü olduğu yerde (parti içinde) Cumhurbaşkanlığı adaylığını garanti altına almak istedi ve öyle oldu.
İmamoğlu’nun desteğiyle genel başkan olan Özgür Özel, ön seçim sürecini başlattı ve İmamoğlu’nun adaylığını CHP kararı hâline getirdi. “Getirdi” diyorum çünkü parti içinde İmamoğlu’nun rakibi yok. Yani ön seçim sonucu belli. CHP üyelerinin aldığı karara kimse karşı çıkamaz. Böylece Mansur Yavaş riski ortadan kaldırıldı. Zaten Yavaş, bu karara karşı çıkarsa partiden dışlanma sürecini hızlandırır.
Mansur Yavaş da bu ön seçimin kendisini devre dışı bırakmak için yapıldığının farkında.
Özel-İmamoğlu-Yavaş zirvesinin fotoğraf karesindeki duruş ve ifadeler, söylediklerimi doğrular nitelikte.
*
Peki Şimdi Mansur Yavaş’a Ne Olacak? Mansur Yavaş’ın Kafasından Neler Geçiyor?
Öncelikle CHP kovana kadar gitmeyecek. Ön seçime katılmadı çünkü İmamoğlu karşısında mağlup düşüp siyasi kariyerini zedelemek istemiyor. Aynı zamanda, ara sıra yaptığı temkinli açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, CHP içindeki iç çatışmaya girip yıpranmak da istemiyor. Ben bu durumu Abdullah Gül’ün durumuna çok benzetiyorum. Gül de çatışmalara girmeden sessizliğini koruyarak Cumhurbaşkanı olmuştu.
Yavaş, hâlâ Cumhurbaşkanı adayı olmaktan çekilmiş değil, sadece ön seçime girerek kendini tehlikeye atmıyor. İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse, anketlerden gelen olumlu sonuçlar (CHP seçmeni + sağ kesimden aldığı oylar) ile aday olabileceğini düşünüyor.
Cumhurbaşkanlığı adaylığında Mansur Yavaş’ın, Özgür Özel’i hafife aldığını düşünmüyorum. İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse kendisi yedek aday olacak ancak CHP’nin genel başkanı olmasından ötürü Özel’in doğal yollarla zaten aday olduğunu ve İmamoğlu’nun seçime girememesi durumunda rakip olarak görmediği Özel’i destekleyeceğini biliyor.
Bu yüzden Kılıçdaroğlu ile ittifak halinde olduğunu ve adaylık işini zamana yaymak istemesinin sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Tabii “şaibeli kurultay” davası da Yavaş için bir umut.
Mansur Yavaş’ın tartışmalara çok girmeyi tercih etmemesinin bir sebebi de, her ne kadar CHP’ye geçmiş olsa da MHP kökenli olduğu için CHP içinde çok kabul görmüş birisi olmaması. Bunun farkında. Göze batmamak için birçok söylemek istediği şeyi söyleyemiyor.
Büyük ihtimalle bu süreçte sert çıkışlar yapmadan sükûnetini koruyarak beklemeye devam edecek ve doğru rüzgârı yakalamaya çalışacak.
*
Kılıçdaroğlu Kendi Partisini Davalık Etti
Gelelim Kılıçdaroğlu’na! “Kılıçla gelen, kılıçla gider.” Deniz Baykal’ı kasetle gönderdi, CHP’lilerin iddiasına göre de şaibeli kurultayla gönderildi.
Bunu hazmedemeyen ve aşırı hırsının kölesi olan Kemal Kılıçdaroğlu, gündemden düşmemek, unutulmamak için Donald Trump gibi tweetlerle ortalığı karıştırmaya devam etti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, daha önce “Sırtımdan bıçaklandım” diyerek “değişim” videosu çeken İmamoğlu ile “Kılıçdaroğlu’nun istifasını isteyenler ak troldür” diye suçlayan Özel’i kastettiğini bilmeyen yok. Her ne kadar karşı taraf itiraz etse de.
“Şaibeli kurultay” iddiasını hatırlatan ilk Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu, doğru. CHP’deki iç kaos en çok AK Parti’ye yarıyor, bu da doğru.
Ama iddia Erdoğan’a ait değil ve bu konuyu yeniden alevlendiren isim Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Bu iddianın kaynağı; kurultayda aktif görev almış olan CHP Muş Gençlik Kolları Başkanı Erkan Çakır.
19 Kasım 2023 tarihinde Çakır, para karşılığı delegelerin satın alındığını, delege ağalarına ev, araba verildiğini ileri sürmüştü.
28 Mart 2024 tarihinde ise TGRT’de katıldığı canlı yayında para alan 3 delegenin itirafçı olacağını söylemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Şubat 2025 Cumartesi günü partisinin Manisa İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada bu konuyu hatırlatmıştı.
Bunun üzerine, Akif Hamzaçebi 5 Şubat’ta bir tweet attı ve şu ifadelere yer verdi:
“Erdoğan’ın, ’şaibeli kurultay’ iddiasına cevap veremeyenler, Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için yola çıkmasın.”
Sonra da 7 Şubat’ta KRT yayınına çıkan Kılıçdaroğlu, Özgür Özel’e şu çağrıyı yaptı:
“Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız sükût ikrardan gelir, o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir.”
Bu açıklamalar üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, tanık olarak ifadelerine başvurmak üzere Kılıçdaroğlu ve Akif Hamzaçebi’yi davet etti.
*
CHP'de Kurultay Krizi Büyüyor
Özgür Özel, “Üçlü zirveden kriz çıkmayınca iktidar bunu yaptı.” diyerek olayların üstünü örtmeye çalıştı. Ancak tanıkların aleyhinde verdiği ifade doğrultusunda olay iyice büyüdü. Hatta tanıklardan biri, CHP kurultay kararının iptal edilmesi için Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne bile başvurdu.
İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse ki hâlâ geleceğini sanmıyorum, çünkü hapse girmesi AK Parti’nin kuruluş yılındaki argümanlarını boşa çıkartır. Özel de bu dava süreciyle genel başkanlığını kaybederse Mansur Yavaş ve Muharrem İnce’ye gün doğacak. Ancak kurultay kararı iptal edilirse yeni bir genel başkan seçimi yapıldığında tekrar Kılıçdaroğlu gelirse, İnce için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
CHP’nin Geleceği ve Türkiye Siyaseti
Kılıçdaroğlu geri dönmek istiyor ama CHP onu tekrar seçer mi? İşte, o konuda pek emin değilim. Açıkçası, Kılıçdaroğlu’nu yeniden görmek isteyenlerin sayısının fazla olduğunu düşünmüyorum. Ancak siyasi hayat bu; rüzgârın yönü ve şartlar Kılıçdaroğlu’na mecbur bırakırsa, kendisini yine gafların kralı olarak görebiliriz.
CHP içindeki bu bitmek bilmeyen kaos, alternatif bir ana parti olamadığı için maalesef Türkiye siyasetini olumsuz etkiliyor. Ve yine maalesef ki CHP’nin çözüm üretme kabiliyeti oldukça zayıf. Zaten şu anki durumlarının en büyük sebebi de bu.
Kendi içindeki sorunları çözemeyen bir partinin, devlet yönetimine geçtiğinde nasıl bir iktidar olacağını tahmin etmek zor değil.