İlişkilerde samimiyet kurmak ve duygusal olarak bağlanmak, bazı insanlar için mutluluk verici bir deneyimken, bazıları için büyük bir kaygı kaynağı olabilir. Birçok kişi, bir ilişkiye başladığında zamanla kendini geri çeker, duygusal derinlikten kaçınır ya da ilişkileri bilinçsizce sabote eder. Peki, bunun altında yatan psikolojik sebepler neler?
Psikologlar, bağlanma korkusunun çoğunlukla çocuklukta oluştuğunu belirtiyor. Aile içinde yaşanan duygusal eksiklikler, travmatik deneyimler ya da güvensiz bağlanma stilleri, yetişkinlikte romantik ilişkilerde yakınlaşmaktan kaçınmaya neden olabiliyor. Örneğin, çocukken ebeveynlerinden yeterli sevgi ve güveni alamayan bireyler, yetişkinlikte de ilişkilerde mesafeli durma eğilimi gösterebiliyor.
İlişkilerde bağlanma kuramına göre, bireylerin bağlanma stilleri genellikle güvenli, kaygılı ve kaçıngan olarak üçe ayrılıyor. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkilerinde duygusal yakınlıktan kaçınmazken, kaygılı bağlanma stiline sahip olanlar partnerlerine daha bağımlı olabiliyor. Kaçıngan bağlanma stilinde olan kişiler ise, duygusal yakınlıktan kaçınarak ilişkilerini yüzeysel tutma eğiliminde oluyor.
Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler genellikle şu davranışları sergiliyor:
Bu tür davranışlar, sağlıklı bir ilişki kurmayı zorlaştırırken, uzun vadede yalnızlık ve tatminsizlik hissini de beraberinde getirebilir.
Bağ kurma korkusunu aşmak, kişinin kendi duygusal dünyasını keşfetmesi ve bazı içsel bariyerleri yıkmasıyla mümkündür. Uzmanlar, bu konuda atılabilecek bazı adımları şöyle sıralıyor:
Korkularınızı Aşmak Mümkün
Bağ kurma korkusu, kişinin farkına varıp üzerine çalıştığında aşılabilecek bir durumdur. Duygusal yakınlık bir tehdit değil, sağlıklı ilişkilerin temelidir.
Kendi korkularımızı keşfetmek ve bu korkularla yüzleşmek, gerçek anlamda birine bağlanmanın önündeki en büyük engelleri kaldırabilir. Belki de en büyük dönüşüm, önce kendimizle sağlıklı bir bağ kurmaktan geçiyordur.