Günümüzde sokak hayvanlarını beslemek bireysel bir yardım olarak görülse de, Osmanlı döneminde bu iş bir meslek ve vakıf destekli bir gelenekti. Mancacılar, özellikle kuşları, kedileri ve köpekleri beslemekle görevliydi. Hayvanların aç kalmaması için belirli yerlere yem, su ve yiyecek bırakırlardı.
Bu kültür, Osmanlı’nın merhamet anlayışını ve hayvan haklarına verdiği önemi göstermesi açısından oldukça kıymetlidir. Peki, mancacılar nasıl çalışırdı? Devlet ve vakıflar bu geleneği nasıl desteklerdi?
Osmanlı'da hayvanların korunması ve beslenmesi konusunda özel olarak görevlendirilen bu kişiler, toplumun en sevilen insanları arasında yer alırdı. İşte mancacıların sorumlulukları:
Bu sistem sayesinde, hayvanlar yalnız bırakılmaz, kış aylarında dahi aç kalmamaları sağlanırdı.
Osmanlı, sadece insanlara değil, tüm canlılara merhametle yaklaşan bir yönetim anlayışına sahipti. Hayvanları koruma altına almak için yapılan uygulamalar şunlardı:
Hayvanlar İçin Vakıflar Kurulurdu:
Mancacılara maaş bağlayan vakıfların yanı sıra, hayvanların tedavi edilmesi ve bakımı için özel hayır kurumları da bulunuyordu.
Kuş Evleri Yapılırdı:
Osmanlı mimarisinde kuş evleri büyük bir önem taşırdı. Camilerin, medreselerin, hanların duvarlarına özel olarak inşa edilen bu küçük yapılar, kuşların güvenli bir şekilde barınmalarını sağlardı.
Hayvanlar İçin Yiyecek Dağıtımı Yapılırdı:
Bazı Osmanlı şehirlerinde, kış aylarında kuşlar ve sokak hayvanları için belirli bölgelere yiyecek bırakılırdı. Bu, toplumun hayvanlara olan şefkatinin bir göstergesiydi.
Bugün Osmanlı’daki mancacılık mesleği unutulmuş olsa da, sokak hayvanlarını besleyen hayvanseverler bu geleneği yaşatmaya devam ediyor. Belediyeler ve hayvan hakları dernekleri, Osmanlı’dan miras kalan bu anlayışı sürdürmek için çeşitli projeler yürütüyor.