Sürekli kendimizi geliştirme ihtiyacı hissetmemizin nedenlerini merak ettiğiniz oldu mu hiç?
Neden yeni bir dil öğrenmek, bir enstrüman çalmak ya da daha iyi bir iş bulma peşinde koşarız?
Aslında bu soruların cevabı, hem evrimsel hem de psikolojik kökenlere dayanıyor. Haydi, bu ilginç konuya birlikte daha yakından bakalım.
İnsan olarak doğamızda var olan bir şeyden başlayalım: Merak.
Evet, merak!
Bu, bizim yeni şeyler öğrenmemizi ve keşfetmemizi sağlayan temel bir dürtü. Ateşin nasıl yakılacağını bulan mağara adamından, ayaklarını Mars'a basmayı hayal eden astronota kadar, merak hepimizi yeni ufuklara taşıyan bir güç.
Peki, bu merak nereden geliyor?
Bilim insanları, bu özelliğin insanın hayatta kalmasına yardımcı olduğunu söylüyor. Yeni bir yemek tarifi öğrenmek veya daha iyi bir avcı olmak, atalarımızın hayatta kalmasını sağlayan şeylerdi. Günümüzde ise bu, daha iyi bir iş bulmak, sağlığımızı korumak ya da sosyal statümüzü yükseltmek şeklinde kendini gösteriyor.
Ayrıca, kendimizi geliştirmek bizi mutlu eder. Yeni bir beceri öğrendiğimizde beynimizde endorfin ve dopamin gibi 'mutluluk hormonları' salgılanır. Bu hormonlar, bizi iyi hissettirir ve öğrenme sürecine devam etmek için bizi motive eder. Örneğin, zor bir bulmacayı çözdüğünüzde veya yeni bir spor hareketini başardığınızda hissettiğiniz o sevinç duygusu işte tam da bu.
Toplumsal etkenlere de değinmeden geçmeyelim.
Günümüz dünyasında bilgiye ulaşmak çok kolay. İnternet, kitaplar, atölye çalışmaları derken öğrenmek için onlarca kapı açık. Ayrıca, toplumda bilgili ve yetenekli bireyler daha çok takdir görür. Bu da bizi sürekli bir şeyler öğrenme ve kendimizi geliştirme yönünde iten bir başka faktör.
Bir de unutmayalım ki, rekabet ortamı da sürekli kendimizi geliştirme ihtiyacımızı körükleyen unsurlardan biri. İş hayatında bir adım öne çıkmak için, akranlarımız arasında fark edilmek için yeni yetenekler edinmek, mevcut becerilerimizi geliştirmek zorunda hissederiz.
Ve tabii kişisel tatmin de önemli bir faktör. Kendimizi geliştirdiğimizde, sadece dış dünyada değil, iç dünyamızda da bir ilerleme kaydettiğimizi hissederiz. Bu, bize özgüven ve kendine saygı gibi duygular kazandırır.
Netice itibariyle, sürekli kendimizi geliştirme ihtiyacı; merak, mutluluk, toplumsal beklentiler, rekabet ve kişisel tatmin gibi birçok faktörden besleniyor.
Belki de en önemlisi, bu süreç bizi daha dolu dolu bir hayat yaşamaya, potansiyelimizin farkına varmaya ve onu en iyi şekilde kullanmaya teşvik ediyor.
Dolayısıyla, bu yolculukta önemli olan, gelişimimizin keyfini çıkararak, her adımda biraz daha iyi bir versiyonumuz olmaya çalışmak.