Gün boyu koşturmacalarla dolu, zorlu ve yorucu bir gün geçirdikten sonra kendinize, 'Şimdi güzel bir uyku çekmeyi hak ettim,' ya da 'Sıcacık bir kahveyi hak ettim,' dediğiniz anlar mutlaka olmuştur.
Hak etmek kavramı hayatımızın birçok alanında kendine yer bulur, peki neden bir şeyleri hak ettiğimizi söyleme ihtiyacı hissederiz?
Gelin, bu sorunun üzerine biraz düşünelim.
Öncelikle, bir şeyi hak etmek, yaptığımız bir eylem veya çabanın sonucunda bir ödüle layık olduğumuzu ifade eder. Örneğin, yoğun bir günün ardından güzel bir yemeği hak ettiğimizi düşündüğümüzde, bu çabanın sonunda bir ödül kazanma arzusuyla ilişkilendirilir. Hak etmek, ödül ve başarıyı daha anlamlı kılar, çünkü insan doğası gereği çaba gösterdiği şeylerin karşılığını görmek ister.
Hak etmek, aynı zamanda, sorumluluk duygusuyla ilişkilidir.
Hayatta birçok hedefe ulaşmak için öncelikle sorumluluk almak ve görevlerimizi yerine getirmek gerekir. Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin ders çalışmak yerine gün boyu oyun oynadığını düşünelim. Sınavdan sonra iyi bir sonuç aldığında, 'Bu başarıyı hak ettim,' diyebilir mi? Muhtemelen hayır, çünkü çaba göstermeden elde edilen bir sonuç, hak edilmemiş olarak kabul edilir.
Bir şeyi hak etmek, aynı zamanda değerini artırır. Tatile gitmeyi hak ettiğinizi düşünüyorsanız, uzun bir çalışma dönemi sonrasında bu tatilin tadını daha iyi çıkarırsınız. Aynı şekilde, çok çalıştıktan sonra alınan maaşın verdiği tatmin duygusu, işinizi ne kadar iyi yaptığınızın ve çabanızın bir karşılığıdır.
Ödüllerin hak edilmesi, toplumda adalet duygusunun da pekişmesini sağlar. Örneğin, bir spor yarışmasında, tüm rakiplerini geçerek birinci olan bir sporcunun madalyayı hak ettiğini biliriz. Ancak, adil bir rekabet ortamı olmadan veya haksız yollardan elde edilen bir başarı, hak edilmiş bir ödül olarak kabul edilmez. Bu nedenle, ödüllerin ve başarıların hak edilmesi, toplumdaki adalet ve eşitlik duygusunu da korur.
Bir başka örnek de iş hayatından gelsin. Bir projede çok çalışarak üstün bir performans sergileyen bir çalışan, terfi etmeyi veya takdir edilmeyi hak eder. Ancak, sadece işte vakit geçirip çaba göstermeyen birinin aynı ödülü talep etmesi adil olmaz. İşte bu noktada hak etmek, adalet duygusuyla da doğrudan ilişkilidir.
Hak etme duygusu, bireyin kendine olan saygısını da artırır. Zorlu bir görevi başarıyla tamamladığınızda, kendinizle gurur duyarsınız ve 'Bunu gerçekten hak ettim,' dersiniz. Bu duygu, özgüvenin gelişmesine ve kendine olan inancın artmasına katkıda bulunur.
Hak etmenin zıt kutbunda ise 'hak etmemek' kavramı yer alır.
Eğer bir şeyi hak etmediğinizi düşünüyorsanız, vicdanen rahatsız olabilirsiniz. Örneğin, bir işte çalışmadan maaş almak, bazı insanlar için huzursuz edici olabilir. Çünkü bu durum, kişinin kendi değerleriyle ve hak etme algısıyla çelişir.
Bir şeyleri hak etmenin önemini vurgulamak adına hayatın küçük mutluluklarından örnek verelim. Yoğun geçen bir günün sonunda rahat bir koltuğa oturup sevdiğiniz diziyi izlemek ya da bir fincan kahveyle dinlenmek, bazen günün en güzel anıdır. Çünkü tüm gün boyunca gösterdiğiniz çabanın ödülünü almak gibidir.
Kısacası bir şeyi hak etmek, sorumluluklarımızı yerine getirmek, adaleti sağlamak, özgüvenimizi artırmak ve başarıyı daha anlamlı kılmak açısından önemlidir.
Hayatta her şeyin kolayca ulaşılabilir olmadığını, çabanın ve emeğin bir karşılığının olduğunu bilmek, bizi daha mutlu ve tatmin olmuş bireyler yapar.
Bu nedenle, bir sonraki tatlı veya kahve molanızı hak ettiğinizi düşünüyorsanız, tadını çıkarın.
Çünkü bu dünyada en güzel şeylerden biri, hak ettiğimiz mutlulukları doyasıya yaşamaktır.