Ders: Milli güvenlik, Konu: Çocuklar!

YAYINLAMA
15 Eylül 2024 09:20
GÜNCELLEME
15 Eylül 2024 09:24

Bu yazıyı yazarken açıkçası endişe ettim ve korktum.

Çünkü kızgınım, üzgünüm, şoktayım ve hala alışamadım, alışmayacağım da…

Bu duygular içerisinde kalemime hâkim olamamaktan endişe duydum.

Duygularıma yenik düşüp belki de hiç suçu olmayan evlat acısı çeken kişilere veya tüm köy halkına sert ithamlarda, suçlamalarda ve kesin bir yargıda bulunmaktan endişe ettim.

Zira sosyal medyada insanların hayatını mahveden linçlerden, klavye delikanlılarından olmak istemem. Allah korusun…

Bu sebeple Narin Katliamının detayları tam manasıyla ortaya çıkana kadar sükûnetimi koruyup yakından takip edeceğim.

Ama şunu da itiraf etmeliyim ki bu olayda birçok defa ön yargıma yenik düştüm…

Diyarbakır Bağlar ilçesinin Tavşantepe köyü, cinayete karşı sessiz kalıp devletin jandarmasını, savcısını 19 gün süren aramalarda oyalayıp yanılttığı için bir anlık kızgınlıkla aynen şöyle demiştim; bu nasıl güçlü bir aile ki tüm köy susuyor, bu nasıl bir korkudur ki Allah korkusunun önüne geçebiliyor.

Toplumsal bir korku ya da mahalle baskısı nasıl olur da Allah korkusunun önüne geçebilir? Nasıl olurda “Allah Korusun”dan “Toplum Korusun”a dönüşebiliyor?

Bir sessizlik nasıl olur da bu kadar korkunç, iğrenç ve ürkütücü olabilir?

Ve bu yazıyı yazmadan önce CNN muhabiri Serdar Er akşam yaptığı bir yayında bir noktaya değindi; köy halkının genelde Kürtçe konuştuğu, Türkçeyi çok az kullandıklarını ve bu sebeple Türkçe konuşurken söylediklerinin yanlış ifade etmekten dolayı yanlış anlaşılabileceğini söylediklerini, bu yüzden konuşmaya çekindiklerini belirtti.

Evet, ben kızarken bunu hiç düşünmemiştim. Aklımın ucundan dahi bu ihtimal hiç geçmemişti. Ve evet o kızgınlıkla aşağıda yazacağım o noktaları unutmuş duygularıma yenik düşmüştüm.

**

Onlar açısından bakacak olursak karşılarında koca bir basın ordusu var.

Gerek coğrafya gerek o bölgenin anlayışı, kültürü, inancı nedeniyle sorgulamadan bilip bilmeden tüm ön yargılarıyla yaftalayıp istedikleri etiketi yapıştıracak sadece koca bir basın değil SM fenomenleri, linç etmeye hazır bir toplum var.

Hepsi farklı niyetler peşinde, kimisi gerçekleri yansıtmak süreci yakından takip ederek öncelikli servis etmek kimisi ise başka art niyetler içerisinde; kimi dinden kimi siyasetten kimisi coğrafyanın kaderinden dem vurup olayı çözmekten çok daha da karmaşık hale getirip başka yerlere sündürme çabası içinde.

Elbette takipçi, bolca like alma ve izlenme rekorunu unutmamak gerek.

Ve üstelik köydeki herkes birer şüpheli konumda.

Çünkü;

Olayın yaşandığı yer olması,

Geçmişte yaşanan şüpheli olayların olması,

Bulundukları coğrafyanın kaderi,

Bulundukları coğrafyanın kafa yapısı, anlayışı, değerleri…

Suskunlar çünkü;

ÇARESİZLER,

Feodal bir kültürün hâkim olduğu bir bölgede MAHKÛMLAR,

O TOPRAĞA BAĞLILAR, o topraktan GEÇİNİYORLAR,

O KÖYE BAĞLILAR,

O AİLEYE BAĞLILAR,

Aile ONURU ve SAYGINLIĞINI düşünüyorlar,

“Yemişim Saygınlıklarını” diyebilirsiniz, HAKLISINIZ.

Her şeyden önemlisi de ülkemizde insanlarımızı; GÜÇLÜ KİŞİLERE, SIKINTILI İNSANLARA KARŞI kendilerini GÜVENDE VE GÜÇLÜ HİSSETTİRECEK BİR MEKANİZMANIN OLMAMASI.

Bu yüzden Sıla bebeğin annesi kızının tecavüz edildiğinin farkına vardığında durumu bildirmek yerine SUSTU.

Bu yüzden Narin’in ailesi ve Tavşanlıtepe sakinleri kollektif bir suskunluk içinde.

Ama elbette bu durum, o insanların SUSARAK İŞLEDİKLERİ SUÇU HAKLI KILMAZ.

**

‘Küçük bir çocuğun’ katliamı sonrası yaşanan süreçte kafama takılan dört şey:

-Minik Narin’in cenaze namazını kıldıran imamın “bu tabutta vicdanımız, insanlığımız  yatıyor” dediğinde arkadaki cemaatin başını eğip derin bir sessizle bürünüşü.

-Annenin birbirinden çelişkili ifadeleri

-Serbest bırakıldıktan sonra basına röportajlar veren babanın her cümlesinin başına sonuna “Devlet bilir” cümlesini kurup bunun arkasına sığınarak toplumu bir şeylere ikna etme çabası.

 -Abinin kolundaki ısırık izinin sonucuna ilişkin net bir açıklama yapılmaması.

**

Peki, daha kaç Narin’in vahşice katledilmesi gerekiyor (21 Ağustos 2024 Diyarbakır),

Kurumsal üstünlüğü inşa edip, kurallar üstünlüğü ve etkin uygulanabilirliğe geçilebilmesi için…

Daha kaç Leyla’nın ölmesi gerekiyor (2 Ekim 2020 / Ağrı),

Amber Uygulaması’nı Türkiye’de de hayata geçirmek için…

Daha kaç İkranur’un akrabaları tarafından öldürülmesi gerekiyor (26 Haziran 2020 / Giresun),

Zayıf olanı güçlü olandan koruyacak etkili bir mekanizmanın kurulması için…

Daha kaç Müslüme’nin akrabaları tarafından tecavüze uğraması gerekiyor? (10 Kasım 2021/ Mersin),

Çocuklara mahremiyet ve kendisini koruyabilme eğitiminin verilebilmesi için…

DAHA KAÇ VAHŞETİN YAŞANMASI GEREKİYOR?

**

Özür dileriz çocuklar.

Özür dileriz koruyamadığımız çocuklar…

Sizleri NE ailenizden NE toplumdan koruyamadığımız için biz özür dileriz ama siz bizleri AFFETMEYİN…

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.