Günahsız evlatların öldürüldüğü ve bunu malzeme bilip siyaset yapıldığı, dünyanın çivisinin artık tutmadığı ve kötülüğün normalleştirildiği bu günlerde biraz da iyilikten bahsedelim dedik. “Yazmayı Sevmiyorum… Ama anlatacak çok hikayem var” diyen yazar-aktivist Turgut Tunç ile Ankara Masası olarak iyilik üzerine konuştuk.
‘Tut Elimi Derneği gönüllüsü’ ve ‘Gezgin Gurmeyiz Blog editörü’ Turgut Tunç, dünyanın dört bir yanında -farklı dilde, tende fark etmeksizin- sevgi ve iyilik bekleyenlere koca bir yürek dolusu cevap vererek ön ayak olduğu bu iyilik zincirinde bambaşka hikayeler edinmiş. Gördüklerini, duyduklarını, tanık olduklarını ‘Yazmayı Sevmiyorum’ ve ‘Heybemde Hikayeler’ adlı kitaplarında toplayan Tunç, asıl mutluluk formülünü bizlere sunuyor.
Aylardır milyonların yüreğini yakan işgal altındaki topraklarda bombaların altında can veren Gazzeli minikler için tüm Türkiye’yi yasa boğan bir aile vahşetinin ortasında melek olan Narin için daha 2 yaşındayken cinsel istismara uğrayan Sıla bebek ve nice kötülük görmüş çocuklar için konuştuk, yazdık. Her dönemde çeşit çeşit türeyin kötülüklere rağmen iyilik nakış nakış işlenmeye devam ediyor.
Üstad Cahit Zarifoğlu, “Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim” diyerek aslında günümüze tercüman oluyor. Bir gazeteci olarak yeni kötülük haberlerini ne yazık ki kaleme almaya devam edeceğiz. Sayın Tunç, sizler ise hem yurt içi hem de yurt dışında yürütülen faaliyetlerde yer alarak bu hengameden sıyırılıp bir nevi nefes alıyorsunuz. Bununla kalmayıp bu iyilik zincirinde yeni hikayeler ediniyorsunuz. Şimdi ise kuyu çalışmaları vesilesiyle Afrika’da olacaksınız. Belki de yine “Ama anlatacak çok hikayeleri vardı” deyip iyilik zincirine bir eser daha kazandıracaksınız.
- Turgut Bey, öncelikle farkındalık kazandırdığınız için yardımların önemini faaliyetlerinizle anlattığınız için ve iyiliği aşıladığınız için Ankara Masası olarak teşekkür ediyoruz. Sayın Tunç, bize ve okuyucularımıza faaliyetleriniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Yurtiçi-yurtdışı yardım organizasyonlarında birçok farklı alanda çalışmalar yapıyoruz. Deprem bölgesinde özellikle son 1,5 yıldır 6 Şubat’tan bu yana farklı il ve ilçelerde kumanya dağıtımları, market kartları, içme suyu dağıtımları, eğitim ve sağlık hizmetleriyle farklı alanlarda birçok proje organizasyonu yapıyoruz. Bunun dışında okullarda kütüphane ve zekâ strateji kulübü sınıflarının açılışlarına destek veriyoruz. Yurt dışında Tika ve AFAD ile birçok organizasyonda dernek olarak yer alıyoruz. Farklı coğrafyalarda su kuyusu, kumanya dağıtımları, fidan dikimleri, sağlık organizasyonları noktasında çalışmalarımız oluyor. Bir de bizim için ve ülkemiz için çok kıymetli olan bir husustan bahsetmeden geçemeyeceğim. Her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı ile yaptığımız çalışmalarla bir bölgemizde ağaçlandırma projeleri yapıyoruz. Kurban Bayramı organizasyonunda kestiğimiz kurbanlar adedince ve ilave aldığımız bağışlar adedince fidan dikimi gerçekleştiriyoruz.
- Kötülüğün sınır tanımadığı bu dünyada ‘İyilik sınır tanımaz’ diyorsunuz. Bu sınırsızlığa erişmek için arınmanın ilk yolu nedir sizce?
İyilik yapmanın bir içsel dönüşüm olduğunu söyleyebilirim. Kişinin önce yargılardan ve önyargılardan kurtulması gerektiğini, ardından da samimi bir niyetle harekete geçmesinin iyilik yapmanın temel taşı olduğunu söyleyebilirim. Bir de aslına bakarsanız biz karşımızdaki için değil kendimiz için kendimizi iyi hissetmek için yaptığımızı ve bize de çok iyi geldiğini söyleyebilirim.
- ‘Yazmayı Sevmiyorum’ kitabınızdaki ‘Suriyeli İbrahim İsa’nın duası’ bölümünde duanın önemine vurgu yapmışsınız. Mevlana’nın sözü ile de pekiştirmişsiniz. Gittiğiniz şehirlerde-ülkelerde, dokunduğunuz ihtiyaç sahiplerinin dualarını gerçekten hissettiğiniz bir an oldu mu?
Duanın gücü çok önemli. 2018 yılında ailemizde ilk defa bir kanser hikayesi görüldü. Eşim-yol arkadaşım bu hastalıkla tanışınca, insani yardım organizasyonlarına nokta mı koysam ya da bir ara mı versem demiştim. Eşimle istişare ettiğimde “Hayır gittiğin beldelerde, ülkelerde, coğrafyalarda, dokunduğun yüreklerin duasıyla ben bu kanserin, kanseri olacağım ve yeneceğim yavaşlat ama asla bırakma” demişti. Çok şükür de öyle oldu. Dilini bilmediğiniz insanların bir şeyler ikram ettiğinizde o gülüşleri, o mimikleriyle teşekkürler yürek ısıtan, kalbe dokunan cinstendi. Gittiğim yerlerde eşimden bahsedip dua istiyordum. Oradaki insanlardan gördük ki dualar geri çevrilmemişti. İki yıl dahi olmadan ameliyat, kemoterapi, ışın sürecinden sonra çok şükür temize çıktı. Şimdilerde ise süreç kontrollerle normal rutininde devam ediyor. Sıkıntılar oluyor mu evet ama çok daha iyiyiz elhamdülillah. Duanın gücü çok fazla ve buna çok inanıyorum.
- Biraz da gündemle ilgili düşüncelerinizi almak istiyorum. Üzülmekle, kınamakla, dua etmekle yetiniyoruz. Akıbet açısından düşündüğümüzde, “Kalanların vay haline” diyebilir miyiz?
Gündemle ilgili sorduğunuz soruya nasıl cevap verebileceğimi bilmiyorum. Ümmet coğrafyası kan ağlıyor. Gazze-Filistin, Doğu Türkistan diğer taraftan Asya’da Bangladeş birçok noktada bildiğimiz bilmediğimiz duyduğumuz duymadığımız zulüm kol geziyor. Her gün onlarca insanın kanı dökülüyor, şehit ediliyor. Diğer taraftan en yakınımızda ülkemizde çocuk katilleri, istismar… Ciddi bir ahlaki erozyonla karşı karşıyayız. Bazen hangi birine yanacağımızı şaşırıyoruz. O yüzden işimiz çok zor sorumluluğumuz büyük. Özellikle mazlum coğrafyalarda her zaman söylediğim bir dörtlük var;
Türkiye beklenendir.
Türkiye özlenen.
Türkiye umudun adı.
Türkiye ümidin adı.
O yüzden yapacak çok işimiz var.
Allah yardımcımız olsun. Mazlumun yanında olabilmeyi bize nasip etsin, iyilerle karşılaştırsın. Rabbim, gördüklerimize duyduklarımıza dayanma ve mücadele etme gücü versin.
- Son olarak… Nasılsınız Sayın Tunç?
Son sorunuz nasılsınız, evet bir önceki sorunun cevabında olduğu gibi nasıl olabiliriz, nasıl olmalıyız, iyi olmalı mıyız, iyi olabilir miyiz, ya da nasıl iyi olunur? Bu soru, içinde onlarca soruyu barındırıyor aslında. İyilik kervanının içinde olabilmek, hayatın her anında yoldaki bir taşı kaldırabiliyorsak, insanlara selam verip hal ve hatırını sorabiliyorsak, zor durumda olduklarını bildiğimizde elimizden geleni yapabiliyorsak, onlar için iyi geliyorsak, iyi olabiliyoruz, o zaman iyiyim-iyiyiz diyebiliyoruz.
Benlikten uzaklaştıkça, biz oldukça iyi oluyoruz aslında.
Herkese kalbi dua ve muhabbetlerimi iletiyorum. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyor, tüm okurlarınıza sevgi, saygı ve muhabbetlerimi iletiyorum.
İyilik iyidir… Yolunuz açık olsun.