Kayyım atamaları neden belediye başkanları seçildikten sonra yapılıyor?

YAYINLAMA
09 Kasım 2024 10:04
GÜNCELLEME
13 Kasım 2024 10:42

Tam böyle galiba olacak bu sefer derken, yeni bir sürece güçlü kararlı adımlarla ilerlerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüden Özgür Özel’e teşekkür etmişken, siyasete yön veren ana partiler ile diğer partiler ilk kez bu kadar yakıcı bir sorunu çözme konusunda mutabık kalmışken ortalık yine yangın yerine döndü!

CHP / DEM ittifakından gelen CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 6-8 Ekim davaları kapsamında “PKK / KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak”, Özel’in iletişimlerinin dinlenmesi ve fiziki takip sonucunda, terör örgütüne yönelik adli işlem kaydı bulunan 694 kişiyle ve özellikle de kırmızı bültenle aranan terör örgütü yöneticilerinden Remzi Kartal ile 14 kez iletişime geçtiği belirlenmesi sonucu evine yapılan baskınla gözaltına alınıp cezaevine gönderildi ve Esenyurt belediyesine kayyım atandı.

Ertesi gün ise DEM Parti'li Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan’ın tutuklanıp görevden alındığı ve bu belediyelere kayyım atandığı haberleri geldi.

Sebep olarak ise; terör örgütü üyeliğinden aldıkları cezalar ile Ahmet Özer ile aynı suçtan sürdürülen soruşturmalara dikkat çekildi.

Gündem o kadar hızlı değişiyor ki işin uzmanları bile olayı değerlendirmekte zorlanıyor. Vatandaşın kafası zaten karışık bir yandan ekonomik sıkıntı diğer yandan savaş diğer yandan ise gündemi sarsan çirkin, canice olan olaylar silsilesi…

Hal böyle olunca bir sürü yanlış bilgiler ve yanlış algılar etrafımızı kuşatıveriyor. Ne hukukçu, ne analist ne de konunun uzmanıyım ama mesleğimizin gerekliliği olarak takip ettiğimiz olaylar, yaptığımız araştırmalar ve okumalar doğrultusunda bizim de kafamıza takılan soruların cevaplarını madem bulduk, aktarmak lazım.

*

TERÖRLE İLİŞİĞİ OLANLAR YSK’DAN NASIL GEÇİYOR? SEÇİME NASIL KATILABİLİYORLAR?

Kayyım sisteminin gerekli olduğunu düşünenlerdenim. Ancak uygulama noktasında tasvip etmediğim taraflar var.

İlk kayyım 1980 askeri darbeyle hayatımıza girdi, FETÖ’nün etkin yıllarında kayyım hız kazandı, 2016 FETÖ Darbe Girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile KHK ile yasallaştıktan sonra kayyım kelimesini sık sık duyar olduk.

*

Anayasamızın Milletvekili Seçimi Kanunu 76. Maddesi kısaca derki; “… Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler…” Uzun bir madde olduğu için sadece konuya ilişkin kısma yer verdim.

Bu madde suçlamalar kesinleşmişse geçerli. Eğer yargı süreci devam ediyorsa “MASUMİYET KARİNESİ” dediğimiz hukuki prensip nedeniyle o kişi hâlâ masum kabul ediliyor. Yani yargı kararı kesinleşmeden, seçilme hakkı kısıtlanamıyor.

Ülkemizde yargı süreçleri maalesef çok yavaş işlediği içinde sık sık kayyım haberlerine maruz kalıyoruz, bu da toplumun algısını kötü etkiliyor.

“Demokrasiye darbe”, “halkın seçimine saygı gösterilmiyor” gibi algılar güçleniyor ve DEM bunu çok iyi kullanıyor.

Sırf Kürt vatandaşlarımızı devlete karşı kinlendirmek ve bu algıyı güçlendirmek için bilinçli olarak tutuklanacaklarını bile bile çoğunlukla sicili sıkıntılı kişileri seçiyorlar.

Sanmayın ki DEM, gösterdiği adayları, 5 yıl gül gibi hizmet edip sakince geçirsin…Böyle bir istekleri yok. Eğer olsaydı zaten ellerinde bulunan bölgeler çoktan kalkınmıştı. Doğuda gelişme gösteren şehirlerin çoğu Kayyım döneminde olmuştur. DEM bilinçli olarak sıkıntılı insanları seçiyor vukuat çıkarsın diye.

Öcalan daha kaç yıl yaşar Allah bilir, ‘Kürdistan’ hayali de DEM seçmeninde yer bulmadığı için geriye bir tek argüman kalıyor; onu da kaybetmek istemiyor.

Bu nedenlerden ötürü devam eden yargı süreçleri hiç olmadık zaman ve anlarda başa bela olabiliyor, yeni bir sayfa açmayı zorlaştırabiliyor.

Tıpkı Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısının ardından gelen kayyım atamaları sonrası esen soğuk rüzgârlar gibi…

PEKİ NEDEN ŞİMDİ? NEDEN HEP SEÇİLDİKTEN SONRA KAYYIM ATAMALARI OLUYOR?

Çünkü:

-Devlet herkesi didik didik kontrol edemez. Etmeye çalışsa da yetişemez.

-Öncelikle bilinmesi gereken bir şey var Ülkedeki bütün belediyelerin dış denetimleri, il özel idareleri gibi Sayıştay tarafından yapılır.

-Belediyenin mali işlemler dışında kalan diğer idari işlemleri ise HUKUKA UYGUNLUK VE İDARENİN BÜTÜNLÜĞÜ açısından İÇİŞLERİ BAKANLIĞI TARAFINDAN DENETLENİR.

Yani eğer siz belediye başkanı değilseniz denetime tabi değilsiniz ancak belediye başkanı olduktan sonra belediyede yapılan tüm işler Sayıştay ve Bakanlık tarafından denetlenir. Anormal veya şüphelendirici bir durumda olduğunda gerekli süreçler başlatılır.

Yani gerek yargı sürecinin yavaşlığı gerek masumiyet karinesi disiplini gerekse de belediyelerin denetim sistemi, kayyım atamalarını, seçildikten sonraki döneme getiriyor. Bu konudaki eleştirilerimi ve düşüncelerimi yazı akışının sonunda belirteceğim.

Şimdi gelelim CHP / DEM ittifakından gelen CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e…

Evet Mardin, Batman, Halfeti başkanlarından farklı olarak sicili temiz olabilir. Gerek ünvanı, başkan olmadan önceki konumu bakımından hiçbir sorun teşkil etmiyor bu yüzden YSK’dan temiz belgesi onayı olması gayet normal.

Ancak Belediye Başkanı olduktan sonra doğal olarak her belediye ve belediye başkanları gibi o da artık denetime tabii oldu.

Evet belki bu zamana kadar sicili temizdi ama artık İstanbul’da ve en kritik bölgelerinden birinin belediye başkanı oldu. Sizce DEM/PKK bu fırsatı kaçırır mı? Emin olun anında başına üşüşmüşlerdir. Ki onca ilçe dururken ısrarla Esenyurt ilçesini istediklerine göre ellerinde planlanmış bir uzun süreli eylem planı dahi olabilir!

Konudan bağımsız söylüyorum: Bir kişinin okumuşluk düzeyi, ünvanı, mertebesi o kişinin yanlış yapmayacağı vatan hainliği yapmayacağı anlamına gelmediğini bize terör örgütü FETÖ en acı şekilde ispatladı.

DBP (şu anki adı DEM) düşününce ve PKK’nın Diyarbakır’ın Sur ilçesinde kazdığı hendekler, kurduğu barikatlar, patlayıcı yerleştirdiği sokakları ve taşınmak isteyen ilçe sakinlerini yani Kürt vatandaşlarımızı tehdit etmesi ve onları canlı kalkan olarak kullanması, onca verdiğimiz şehitleri hatırlayınca ya Esenyurt ikinci Diyarbakır Sur ilçesi vakasına dönüştürülmeye çalışılıyorsa! Allah korusun!

ELDE EDİLEN DELİLLER VE SÜREÇLER NEDEN GÖSTERİLİP AÇIKLANMIYOR?

Çünkü:

-Devam eden bir yasal süreç var

-Eğer bu süreçte elde edilen kanıtlar ve veriler halka dakika dakika paylaşılırsa bir süre sonra yargı süreci bilgilere erişememeye başlar. Çünkü karşı taraf gerekli önlemleri alıp delilleri yok edebilir. O zaman süreç tıkanır. Zaten yargı ve operasyonlar tamamlandığında tüm detaylarıyla paylaşılıyor.

KAYYIM VE YARGI SÜRECİNE İLİŞKİN ELEŞTİRİLERİM

Öncelikle kayyım ataması kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum ancak bence bazı düzenlemelere ihtiyaç var. Özelikle DBP/HDP/YSP/DEM/PKK’ya koz vermeden, ekmeklerine daha fazla yağ sürmeden bu işi çözmemiz gerekiyor.

-Öncelikle FETÖ’nün içini boşalttığı ‘kayyım’, ‘gizli tanık’ kavramlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Gizli tanık denince ilk akla Ergenekon Kumpası geliyor. Kimsenin aklına o tanığın belki evladı belki eşi belki kardeşi belki akrabası olma ihtimali gelmiyor. Ya da teslim olan teröristler akla gelmiyor. Vereceği ifade ile başının derde girmesi ve o kişinin ailesinin başının belaya girme tehlikesi gelmiyor.

-Kayyım da devlet atamasına geçmeden önce yeni kişi HALKIN da katılımıyla Belediye meclisinde seçilmeli.

Diyeceksiniz ki hepsi aynı ne fark eder? Çok şey fark eder!

Devlet bir kere şunu deme hakkı doğar “Ben size ikinci bir şans daha verdim siz yine sicili sıkıntılı kişiyi aday gösterdiniz. Artık kontrol bende”.

Bunu yaparak ellerindeki “halkın seçimine saygı duymamak, demokrasiye darbe” argümanını ellerinden almış olursunuz. Elbette tamamen değil ama bu söylemin etkisi azalır. Bir süre sonra DEM seçmeni partiye baskı yapmaya başlayınca artık bu argümanı rahatlıkla kullanamayacak duruma gelir.

Zaten DEM’in bir siyaset üretip tekrar PKK partisi olma arasındaki gidip gelmeleri seçmenin baskısıyla nedeniyle. Seçmen PKK’yı istemiyor.

-Yargı denetimi güçlendirilmeli, kapsamı genişletilmeli ve bu süreçleri hızlandıracak bir sistem kurulmalı.

ESENYURT BELEDİYESİNDE AİLE SALTANATI

Ahmet Özer dosyasında benim dikkatimi çeken başka bir detay; Özgür Özel’in onca sert ifadelerine ve karşı çıkmasına rağmen Ahmet Özer’in inatla belediyede kurduğu aile saltanatı…

1-Oğlu Serhan Özer- Fen İşleri ve Park Bahçeler Müdürlüğü'nde Danışmanı

2-Kızı Serap Özer - Medya ve İletişimden Sorumlu Müdür

3-Kardeşi Azad Özer- Koruma Sorumlusu

4-Kız kardeşinin oğlu Muhammet Özçoban- Özel Kalem Müdürü

5-Yine kız kardeşinin oğlu Savaş Çağlar- Teknik İşler ve İmar Müdürü

6-Dayısının oğlu (kuzeni) Muhammet Yılmaz-İşyeri Ruhsat Müdürü

7-Kayınbiraderi Metin Günsan- İmar ve Ruhsat İşleri Koordinatörü

8-ABD'den transfer ettiği yakın köylüsü ve arkadaşı Cevdet Özister- Fen İşleri, Temizlik ve Park Bahçeler gibi teknik müdürlüklerden sorumlu Genel Koordinatör

Ahmet Özer, haziran ayında yaptığı açıklamada kayınbiraderini belediyede görevlendirmesiyle ilgili soruya "Çalışıyor ve çalışacak" demişti.

Ama o kadar efelenmeler boşa gitti. Sonuç:

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Özer'le akrabalık bağı bulunan ve seçimden sonra işe alındığı tespit edilen 7 kişinin iş sözleşmesini feshetti. Özer’den geriye kaldı bir.

*

TARİHİ FIRSAT HEBA EDİLMEMELİ

Öncelikle belirtmeliyim ki içte birlik çalışmalarında Devlet Bahçeli’nin tarihi konuşmasıyla başlayan güçlü kararlı adım heba edilemeyecek kadar kıymetli! Zamanı gelmişken şartlar ve koşullar uygunken böyle bir fırsat böyle olaylarla HEBA edilmemeli.

Dile getirmeye bile korkuyorum ama görünen köy kılavuz istemez derler. Eğer Bahçeli’nin cesurca başlattığı bu kararlı adımın devamı getirilmezse Türkiye’yi çok karanlık günler bekliyor. Allah korusun!

*

Maalesef CHP yeniden sert keskin söylemlerine geri döndü!

DEM ile yapılan ortak mitingde sarf edilen sözler ise akla ziyan!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın miting otobüsü üzerinden geçmişe atıflarda bulunarak alenen silahlı ayaklanma çağrısı yapması ve bu konuşma sonrası Özgür Özel artık mitinge katılmaz herhalde derken, Bakırhan’ın bulunduğu otobüse çıkıp bu hadsiz konuşmaya bir cevap dahi vermedi. Elbette bu CHP içindeki fikir ayrışmalarını daha çok derinleştirdi. Bu konuya bir sonraki köşe yazımda değineceğim.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.