Teğmenlerin, törenden sonra yaptıkları kılıçlı yemin neden bir anda gündeme bomba gibi düştü?
Neden bomba gibi düştüğünü anlamak için geçmişten günümüze kısa bir zaman yolculuğu yapmakta fayda var:
31 Mart Vakası (1325): Avcı taburu askerleri başlarındaki subayları hapsedip havaya ateş açarak Hamdi Çavuş liderliğinde Ayasofya Meydanı'nda toplandı. Bu, başlangıçta askerî bir ayaklanma olarak ortaya çıkar ancak propagandaların yönlendirmesi ile dini bir boyut alır. İsyancılar, şeriatın egemen olmasını, sadrazam ve Meclisi Mebusan Başkanı'nın (İttihat ve Terakki cemiyeti) istifasını ister.
27 Mayıs Darbesi (1960): Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk askerî darbedir. Darbe 37 düşük rütbeli subayın planları ile Tümgeneral Cemal Madanoğlu'nun komutanlığında icra edilmiştir. Subaylar ellerindeki asker ve silahlarla ordudaki Komuta Kademesini etkisiz hâle getirerek yönetimi ele geçirmiştir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve bazı hükûmet üyeleri tutuklanmıştır. 17 Eylül 1961’de de Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmiştir.
29 Şubat 1962-21 Mayıs 1963: Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir, iki kez darbe girişiminde bulunuyor. İlkinde Ankara’da süren birkaç günlük çatışmanın ardından bastırılıyorlar. Aydemir ve ona katılan komutanlar sorguda affediliyor ve dosya kapanıyor. Bir sene sonra Aydemir tekrar darbe girişiminde bulunuyor, yine Ankara’da çatışmalar oluyor; kısa sürede Aydemir ve ekibi bastırılıp tutuklanıyor. Ancak bu sefer Aydemir’e idam cezası veriliyor.
9 Mart vakası (1971): Askeri darbenin postallarından daha yeni kurtulmuşken 1971 yılında Süleyman Demirel döneminde gerçekleşen askeri darbe teşebbüsü. Üst düzey cuntacıların başını çektiği Faik Türün, Muhsin Batur ve Faruk Gürler tarafından planlanan ancak darbe planın bilgisinin MİT’e ulaştığı öğrenilmesi ve Memduh Tağmaç’ın darbe yanlısı olmaması nedeniyle ortaya çıkan endişe sonucu iptal edilip onun yerine 12 Mart muhatarasının kararının alınacağı ani bir toplantının düzenlendiği gün.
12 Mart Muhtırası(1971): Aynı ay, Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta Kademesinin; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek 32. Türkiye Hükûmetini istifaya zorladığı askerî müdahale.
12 Eylül 1980: Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından Türkiye tarihinin en kanlı askeri darbesi gerçekleştirilmiştir.
28 Şubat süreci “Posmodern darbe” (1997): Necmettin Erbakan'ın başbakan, Tansu Çiller'in başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı olduğu 28 Şubat’ta yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla sözde "irtica"ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli darbe.
15 Temmuz Darbe Girişimi (2016): Herhalde bu kadar sıcak bir olayı anlatmaya gerek yoktur.
10 Kasım 2023: Bunu anlatmakta fayda var. Hem diğerleri kadar etkin ve belirgin bir olay değil hem de askeriye içindeki farklı yeni oluşumları görmek adına kısaca değinmek gerekir.
Tuzla Piyade Okul Komutanlığında, Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının 85'inci yıl dönümü töreninde bir öğrenci subayın yakasına takması gereken fotoğrafı takmaması üzerine öğrenciler arasında tartışma çıkmış, sonrasında disiplin soruşturması başlatılmıştı.
Olaya sebebiyet veren personelin tamamı hakkında "Geçici Görevden Uzaklaştırma Kararı" alınmış ve Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmişti.
Daha sonra soruşturma sürecinde öğreniliyor ki asker iğne kalmadığı için takamamış. Üstelik bir öğrenci değil birkaç öğrenci daha bu yüzden dağıtılan fotoğrafı takamamış.
Dosyaya giren ifadelere göre, tören öncesinde Atatürk fotoğrafları dağıtılıyor. Piyade Teğmen A.A.’nın da aralarında olduğu bazı kursiyer subaylar, toplu iğne yetmeyince fotoğrafları yakalarına takamıyor.
Gruptan K.Ş. isimli teğmen, tören alanında “Atatürk resmini neden takmıyorsun? Cemaatçi misin sen s..... git” sözleriyle Teğmen A.A.’ya çıkışıyor ve zor kullanarak resmi yakasına takmaya çalışıyor. Kendisine yapılan muameleye sinirlenen Teğmen A.A. “İğne olmadığı için takamadım. Senin söylemenle mi takacağım? Ben kendim takarım” cevabını veriyor. Araya giren bölük komutanına da “Resmi iğne olmadığı için takamadığını, Atatürk düşmanı olmadığını” anlatmak zorunda kalan Teğmen A.A., komutanın emriyle getirilen iğneyle resmi yakasına takıyor.
Ayrıca olaya ilişkin açılan soruşturmada ortaya çıkıyor ki ortalığı karıştıran S.Y., U.T., S.Ç., K.Ş. ve M.F.Ş isimli teğmenler bütün öğrencilerin bulunduğu üç WhatsApp grubunda, devlet büyüklerine hakaretler ve küfürler savurup, namaz kılan subayları fişleme ve namaz kılanların hepsini FETÖ’cü ilan etme, namaz kılan subayların odasını basıp dövme gibi askeriye içinde “zorbalık”, “çetecilik”, “cuntacılık” yaptığı öğreniliyor.
“Çetecilik”, “cuntacılık” diyorum çünkü bu basit gibi görünen olaylara köklü bir çözüm getirilmediği için ilerleyen süreçlerde, küçük küçük birikip, askeriye içindeki yeni yapılanmalara, gruplaşmalara, parçalanmalara yol açabilir.
Ayrıca soruşturmada bu kişilerin “devre adına isimsiz bir şekilde bildiri yayınlamak” istedikleri ancak içlerinden bir kişinin uyarısı üzerine bu fikirden vazgeçtikleri de öğreniliyor. Askerlerin WhatsApp dokümanlarındaki konuşmalar ise akla ziyan! Konuyu uzatmamak ve dağıtmamak adına olaya ilişkin daha fazla ayrıntıya girmiyorum.
*
Toparlayacak olursak kısaca bu kadar derin askeri darbe olaylarını yaşamış ve yakın zamanda Tuzla Piyade Okul Komutanlığında yaşananları da düşünecek olursak böyle bir ülkede; plan dışı, üstlerinden onay çıkmamasına rağmen ve yine üstlerinden habersiz ısrarla bir gün öncesinden whatsapp gruplarında organize olarak, basını da davet ederek gerçekleşen ‘kılıç çekme’ Türkiye’nin travmalarını yeniden canlandırdı.
İster istemez akla direk şu şüpheleri getirdi:
Yine mi cuntacı teğmenler?
TSK içinden hala FETÖ mü var?
Yoksa darbeci Kemalistler mi?
Yeni bir askerî darbenin habercisi mi?
Askeriye içinde tehlikeli bir yapılanmanın işareti mi?
*
Öncelikle bilinmesi gerekenler:
-Disipline sevk edilen 5 teğmen aylar öncesinden birkaç defa, kaldırılan Atatürk andını okumak için üç kez talepte bulunmuş, talepleri üç kez reddedilmiş. Bunun üzerine ayrı bir organizasyon planlamışlar.
-Resmi tören bitip devlet erkânı gittikten sonra ‘Atatürk’ andını içiyorlar.
-Açıklanan soruşturma tutanağına göre organizasyonu yapan teğmenlerin herhangi bir terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olamadığı anlaşılmış, bu nedenle TSK Disiplin Kurulunun md.20/1.c bendinde belirtilen “Hizmete engel davranışlarda bulunmak” disiplinsizliği oluşturması üzerinden değerlendiriliyor. Yani aksi olsaydı başka bir bentten yargılanacaklardı.
-Bu arada teğmenler basını çağırdıklarını reddediyorlar.
-ALTINI ÇİZEREK SÖYLÜYORUM, Sadece “Mustafa Kemal’in askeriyiz” denmesi kısmını ön plana çıkarıp “disiplinin terk edilmesi” noktasının atlanarak gerek Sosyal Medya üzerinden gerek siyasilerin üslupsuz yaptıkları açıklamalarla galeyanlara gelmeyiniz lütfen. Sağduyulu davranmakta yarar var.
-Şöyle düşünün: Parti heyeti, parti disiplinine uyulmadığı zaman partililerini saniyesinde disipline sevk edebiliyor. Askerlik gibi disiplinin en katı biçimde işlendiği bir yerde küçükte olsa disiplinsizliğin es geçilmesinin beklenmesi sizce de abes değil mi? Üstelik geçmişteki ve günümüzdeki yaşanmışlıklara rağmen!
*
Elbette her asker Ulu Önder Mustafa Kemal’in askeridir. Ancak, bana göre Atatürk’ün askeri olmak demek:
-Toplumun huzurunu, bütünlüğünü bozacak, düşmanların, hainlerin, teröristlerin ekmeğine yağ sürecek davranışlardan kaçınmak demek.
-Atatürk’ün bağımsızlık ilkelerine sahip çıkmak demek.
-Kurtuluş savaşı bilincini her daim taşımak demek.
-Yurdumuzun içinde ve dışında teröre izin vermemek demek.
Atatürk’ün askeri olmak demek, Atatürk’ün şu sözlerinin gereğini yerine getirmek demek:
-“Disiplin olmazsa ordular sevk edilemez.”
-"Disiplin, orduların ruhudur. Disiplinin sağlanmadığı bir yerde başarı beklenemez."
-"Bir ordunun kudreti, disiplinin ve subaylarının bilgisiyle ölçülür."
-"Askerlikte başarı, komuta edenlerin emrindeki birliklere hakim olma kudretiyle sağlanır."
-"Disiplin, ordunun kuvvetini, düzenini ve kudretini koruyabilmesi için şarttır."
*
Tasvip etmediklerim:
-Teğmenlerin özverisiz/dikkatsiz/disiplinsiz davranışları.
-Başta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Sayın Bahçeli’nin ve bakanların olaya karşı aşırı sert çıkışlar yapması. Keşke daha ılımlı daha sağduyulu açıklama yapabilselerdi.
-CHP ve diğer muhalefet partilerin ortalığı karıştıracak şekilde daha sert bir dille, farklı yerlere çekip olayı siyasi bir polemik haline getirmesi. Keşke şunu diyebilselerdi: “Olayı yakından takip ediyoruz, askerlik denince akla ilk gelen şey disiplindir. Bu durumu çocukların heyecanına verelim. Niyetleri kötü değil…”
-Başlatılan disiplin soruşturması doğru ancak siyasilerin olaya karışması yanlış, sürecin hızlı ve doğru yürütülmesine engel oluyorlar.
*
Umarım yürütülen disiplin soruşturması acımasız olmaz, umuyorum ki TSK genç teğmenlerimizi de yakmadan uygun cezayı verecektir.