AK Parti-CHP kreş düellosu yeniden hortladı.
İlk kreş düellosu; siyasi kutuplaşmaların en çirkin haliyle yaşandığı, siyasi polemikte zirvenin de ötesinde bambaşka bir boyuta geçiş yaptığı, FETÖ’nün bu durumdan faydalanıp daha da güçlendiği bir dönem olan 2007 senesinde CHP başlattı.
Genel seçiminde getirdiği yoğun propagandalar, reklamlar -ki 2007 Temmuz seçiminin AK Parti ve CHP’nin reklamları karşılaştırmalı ders konusudur o derece ilginçtir- “Biz kaç kişiyiz?” mitingleri ile yapılan gövde gösterileri ve daha neler neler…
CHP en son şu konumdaydı; AK Parti tabelasına konan toz zerreciğinden, üstüne düşen güneş ışınlarına kadar; üstüne konan kuşu, kelebeği bile düşman, vatan haini ilan edip öfke kusuyordu.
AK Parti yaptıklarından ve yapacaklarından bahsederken CHP yapacaklarından bahsetmek yerine doğrudan veya dolaylı bir şekilde AK Parti’yi hedef alıyor, birçok iddia, itham ve suçlamalarda bulunuyordu.
O zamanlar binalarda komşuluk canlıydı, sırayla bir evde toplaşıp; patlamış mısırlar, çaylar, sohbet muhabbet edilirdi. Ve her misafirlikte her toplaşmada şu meşhur klişeler söylenirdi: "Ne olacak bu memleketin hali?” Tabii herkes kendi tarafını savunurdu: “Batırdınız bu ülkeyi batırdınız”. “Ne batırması bunu bunu yaptılar” ile başlar en son biri. "Koyun gibiyiz kardeşim, koyun” deyip hemen karşı taraf “Ne koyunu be ‘Biz kaç kişiyiz’ mitingleri neyin nesi o zaman?” der, ortam kızışır. Sonra da binanın hanımları çeneleri meşgul edecek patlamış mısırı(yağsız tuzsuz eski delikli demir alette yapılan), kekleri getirince ortam yumuşardı.
Böyle tatlı tatlı anlattığıma bakmayın. Siyasetin en rezil yıllarından biri. Hatta o dönem (seçimden 1 sene sonra 30 Temmuz 2008) Yargıtay AK Parti’yi kapatma davası için iddianame bile hazırlamıştı.
Gelelim ilk kreş vakasına! O dönemin İBB Başkanı Kadir Topbaş, belediye bünyesinde çalışan annelerin yükünü hafifletmek ve okul öncesi eğitime katkı sağlamak için ana okulu gibi faaliyet gösteren yerler açıyordu. İstanbullular bu durumdan çok memnundu. Çünkü İstanbul gibi geçinmenin zor olduğu bir yerde, anneler bu sayede ek gelir için çalışma imkânı bulabiliyor hem de okul öncesi eğitimin yüklü masrafı olmuyordu.
O dönemin Deniz Baykal CHP’si de "Çocuklarımıza kim bilir neler anlatacaklar, yavrularımızı dinci yapacaklar" motivasyonu ile AYM’ye başvuruyorlar ve istedikleri sonucu alarak; belediyelere okul öncesi eğitim hakkı veren yasayı iptal ettiriyorlar.
O zamandan beri de belediyeler anaokulu açamıyor.
Ve iptal ettirilen hüküm nedeniyle eğer belediye kreş açıp ‘eğitim ve öğretim kapsamına’ giren bir etkinlik yapar ise denetim kurumlarına şunu deme hakkı doğuyor: “Hey orada dur! Milli Eğitim’in alanına giriyorsun”.
Düşünsenize çocuğu alıp bütün gün oyalayıp, mutlu edeceksin ama yaptığın etkinlerde çocuğa bir şey ‘öğretmeyeceğinden’ de emin olacaksın!
İşte CHP-AK Parti kreş düellosunun doğurdu saçmalık ve arada yanan halk!
*
Şimdiki kreş olayına gelecek olursak, bu seferki atak AK Parti’den.
Bana göre bu kreş krizi; AK Parti’nin yine CHP’yi “geçmişteki hatalarıyla, adaletsizlikleriyle yüzleştirmek” amacıyla diz çöktürmeye çalışmasından başka bir şey değil.
2007’de CHP, “Yavrularımızı dinci yapacaklar” diyordu.
2024’te AK Parti, “Oralarda LGBT propagandası yapılıyor” diyor.
Ne CHP ne AK Parti, öne sürdükleri iddiaların belgesi ya da herhangi bir kanıtı ellerinde olsaydı bangır bangır, afişli-videolu-fotolu yedi cihana çoktan duyurmuş, bizler de bu kanıtları konuşmuş veya konuşuyor olurduk.
*
Bu kavgada son olarak “CHP yanlış anladı” deniliyor.
Milli Eğitim Bakanlığında alınan kararla Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yerel yönetimden sorumlu biriminin gönderdiği metni ben de okudum. Oldukça açık, net.
CHP’nin iddia ettiği gibi “Kreşlerinizi kapatırız” tehdidi yok, uyarı var. Ama bu yazı geldiyse arkasından ceza, yaptırım yazıları gelme ihtimali de çok yüksek.
AK Parti’nin dediği gibi de bence yanlış anlaşılma yok. Yani metinde “…kreş adı altında açılan yerler…” dendiğinde belediyelerin kreş faaliyeti yürüten çocuk yuvalarından bahsedildiği açık ve net. Yani kim okursa okusun ilk düşüneceği şey bu. Ha bu kastedilmiyorsa eğer bu metni hazırlayan kişi sağlam bir lafı hak ediyor. Çünkü “ana sınıfı” veya “ana okulu” ibaresini metnin hiçbir yerinde kullanmadan sadece “…kreş adı altında açılan yerler…” cümlesiyle durumu yanlış ve eksik tanımlamış oluyor.
*
Buradan hem AK Parti’ye hem CHP’ye “Ya Allah aşkına bi’ durun artık” demek istiyorum.
Çatışmalarınızın, düellolarınızın ucu çocuklara ve annelere dokunuyor. Yanan siz değil, çocuklar ve anneler oluyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, lütfen bir büyüklük gösterip CHP’nin 2007’de yaptığı hatanın bir benzerini siz yapmayın. CHP’ye had bildirmek istiyorsanız ucu çocuklara ve annelere dokunmadan, onların hayatını etkilemeden yapın.
Lütfen “biz yapıyorsak hizmet, başkası yapıyorsa illegaldir” söylemlerini haksız çıkartın.
*
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının belediyeye gönderdiği metnin uzu hâlini sitemizde bulabilirsiniz. Ben kısaca vereceğim.
h("Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünce Bakanlığımız Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğüne iletilen ve ekte sunulan yazılarından bahisle Bakanlıklarınca sahada yapılan incelemelerde belediyelere bağlı kreş adı altında açılan yerler olduğunun tespit edildiği, bu yerlerde 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında … konuyla ilgili Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu 24.1.2007 tarihli ve 2005/95 Esas sayılı karar ile …"Okul öncesi eğitim kurumları açabilir;...' bölümünü Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmesine rağmen bu gibi yerlerin faaliyetlerini sürdürdüğünün ve yeni yerlerin açıldığının görüldüğü belirtilmiş olup 5580 sayılı Kanuna aykırı faaliyetlerin engellenmesi için belediyelerin izinsiz eğitim öğretim faaliyetleri konusunda uyarılması ve yeni yerlerin açılmasının önüne geçilmesi ile mevcut yerler hakkında mezkûr hükümlere göre hareket edilmesi hususunda; bilgilerini ve gereğini önemle arz ederim.”)
*
İŞ YERLERİNDE KREŞ AÇMA ZORUNLULUĞUNA DENETİM
Hazır konu kreş iken iş yerlerinde kreş açma zorunluluğuna da değinmeden geçmek olmaz.
Yasa gereği işverenler, 150’den fazla kadının çalıştığı iş yerlerinde kreş açmak zorunda.
Ancak bu konuda denetleme olmadığı için çoğu işveren bu hükmü ya uygulamıyor ya da kreş açma işine girmemek için kadın çalışan sayısını sınırın altında tutuyor.
Bu sorun hem kadının çalışma hayatına hem de kadının anne olma hakkına olumsuz etki eden nedenlerden biri olduğu için devletin bu konuya ivedilikle el atmasında fayda var.
*
MUHALEFET MEDYA ÇILDIRDI: BAKANI DÖVME ÇAĞRISI
Türkiye’de kalitesiz düşük seviyede siyasetin olmasının birçok nedeni ve sebebi var. Ve bu sebeplerden bir tanesi de maalesef medya. Medyanın kullandığı dil, yaklaşımı, toplumu şekillendirme ve yönlendirme gücü maalesef sık sık etik dışı kullanılıyor.
Tıpkı muhalefet medyasındaki “Hadi yine Yusuf Tekin’i dövelim” trendi gibi…
Muhalif olabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, muhalefet edebilirsiniz ama bu tarz seviyesi düşük yaklaşımlar, çağrılar yanlıştır, etik değildir. Toplumu yanlış yola sevk etmekten, toplumu kinlendirmekten başka bir şey değildir.
Bakan Yusuf Tekin’i beğenmeyenler, özelikle muhalefet tarafı, kendisini hedef tahtası haline dönüştürüp bazı sorunları sanki Bakan Tekin döneminde olmuş, yeni bir sorunmuş gibi lanse ediyorlar. Örneğin velilerin temizlik seferberliği gibi. Şu anda eğitime yönelik gündemde tartışılan sorunların çoğu yeni değil. Sadece bazı olaylarla yeniden gündeme getirildi.
Bakan’a karşı haksız, yersiz, abartılı, ideolojik bir yaklaşım sergilendiğini düşünüyorum. Kimse Bakan Yusuf Tekin döneminde öğrencilere getirilen sözlü sunum ödevi zorunluluğunun öğrencileri ne kadar geliştirdiğini, öğrencilere ne kadar katkı sunduğunu konuşmuyor. Ama bu uygulama nedeniyle iş yükü artan öğretmenlere mikrofon tutmayı da kimse ihmal etmiyor.
Özellikle muhalif medya aşağılamak için sürekli şunu dile getiriyor: Dün tarlaya mısır ekerken bugün Milli Eğitim Bakanı oldu.
Kusura bakmayın ama o sürekli aşağılamaya çalıştığınız Bakan, öğrencilerin etkin öğrenmesini sağlayacak bir sistem getirdi.
Ayrıca eleştirmek farklı, muhalif olmak farklı, aşağılamak çok daha farklı, toplumu şiddete çağırmak ya da yöneltmek bambaşka şeylerdir.
Lütfen ideolojik takıntılarınıza yenik düşüp bu kavramları birbirine karıştırmayın. Medyanın getirdiği sorumluluklarınızı hatırlayınız.