Suriye’deki çatışmaların hem süreci hem sonrası o kadar karmaşık ve belirsiz ki Ortadoğu uzmanları kesin yargı cümlelerinden kaçınıyor.
Çünkü Suriye’de birçok grup var. Üstelik bu grupların çoğu yerli değil. En tehlikeli yanı ise bu gruplar çok geçişken bir yapıya sahip olması. Bir gün x grubunda savaşan yarın y grubunda savaşabiliyor. Kimse kimseye tam güvenmiyor. İstihbaratlar havada uçuşuyor.
*
Çatışma başladığı andan itibaren de kafamdan anlık geçenler:
- Halep krizinin ABD’deki yönetim değişikliğine denk gelmesi tesadüf olamaz.
- İstihbaratı ve ajanlarıyla gerçekleştirdiği operasyonlarla ünlü Rusya nasıl oldu da HTŞ’nin bu planlarında haberdar olamadı. Yoksa İsrail’in Mossad’ı gibi Rus istihbaratı da sanıldığı kadar iyi değil mi? Ya da Rusya, ABD ile gizli bir anlaşma mı yaptı?
- Esed gözden çıkarıldı, bu kesin artık. Esed ile işleri bittiğine göre ABD ve Rusya’nın bölgedeki yeni adamı kim olacak?
- Ukrayna savaşının Rusya’yı çok yorduğu kesin ama aynı zamanda zayıflattı mı? Akdeniz bölgesinden vazgeçmeyecek peki ama şimdi Akdeniz’deki varlığını nasıl koruyacak?
- İdlib! Esed ve Rusya’nın imajı sarsıldı. Bu imajı tazelemek için HTŞ’nin yoğun olduğu ve 1 milyondan fazla mültecinin sığındığı İdlib’e hava saldırı düzenler mi? Evet bu mümkün. Hava gücünü kullanabilir.
- Ama İdlib’de TSK’nın konuşlanmış olduğunu düşünürsek bu oldukça büyük bir sorun!
- Bu Rusya ile TSK karşı karşıya gelecek demek ama neyse ki iki tarafta bunu istemiyor.
- Ama ya Hava Saldırısı düzenlerse (yüzde 99) Türkiye ikinci bir göç dalgasıyla nasıl başa çıkacak?
- Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı ve sonrası SMO komutanları ile görüşmesi, Erdoğan’ın aşırı sakin ve temkinli davranması ve sürekli yapıcı bir çağrıda bulunması düşündürücü.
- Afrin’de Türkiye’nin açtığı askerî okul ve TSK’nın eğittiği SMO’nun bu kadar etkin, hızlı ve stratejik olmalarının nedeni ne? SMO içinde TSK ve MİT görevlileri mi var?
- SMO Tel Rıfat’a girdiği günün ertesi MİT’in Suriye’de turuncu kategorideki teröristi etkisiz hale getirdiği haberi gelmesi tesadüf mü?
- Türkiye’den yapılan açıklamalarda “gelişmeleri yakından takip ediyoruz.” açıklaması ve olaylara ilişkin bir bağlantısının olmadığını birkaç kez vurgulaması bana nedense Amerika’nın PKK/YPG/PYD’deyi silahlarla donatıp sonra da bunu sonuna kadar inkâr etmesi gibi geldi. (Yanlış anlaşılmasın: Türkiye terörü desteklemiyor. Sadece “inkâr” taktiği benziyor.)
- Eğer Türkiye olarak bu süreci koordine ediyorsak, HTŞ üzerindeki otoriterimiz ne kadar güçlü? Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm lideri Ebu Muhammed el-Colani, zeki birisine benziyor. Kendini kime kullandırtıyor bilmiyorum ABD mi, Türkiye mi? Ama şimdilik kendini kullandırtarak hedefine ulaşıyor, ya sonra? Bağlasan durur mu?
- Şu an ki son durum Türkiye çıkarına işliyor ancak ya HTŞ, SMO ile Şam’ı ele geçirdikten sonra ters köşe yaparsa? Halep’i ele geçirdikten sonra aralarında çıkan kavga bunu gösteriyor.
-Halep’in ele geçirilmesi ile SMO ve HTŞ arasında tartışmaların başlaması, ele geçirilen bölgelerde istikrarın sağlanamamasına neden olacak ve ekonomik durumları düşünürsek Türkiye bu durumda yeni bir operasyon yapar mı?
*
TÜRKİYE, HTŞ’Yİ DÖNÜŞTÜRDÜ MÜ?
Ve tüm bu soru ve düşünceler sonrası şu sonuca vardım:
- HTŞ ve SMO’nun bu saldırısında, Rus istihbaratı sınıfta kaldı ama Türkiye haberdardı.
-HTŞ profesyonel bir ordu gibi savaşıyor. İtiraf etmeyelim ki ilk başta aklımdan geçen 2018’de terör grubu olarak kabul etmemize rağmen Türkiye kontrolünde olan bir örgüt olarak düşünmüştüm. Çünkü Rusya destekli Esed, YPG ve PKK’ya dokunamıyoruz. Anlaşmaları bozmadan savaşabilmenin tek yolu HTŞ gibi örgütleri kullanmaktan geçiyor. Ancak sonrasında ABD destekli olabileceğini düşündüm. Çünkü zafer kutlamalarında savaşırken kullanmadıkları kadar çok ağır silahlarla kutlama yapıyorlar ve bu kadar cephane ve para nerden geliyor diye insan ister istemez soruyor.
Bu konuda kesin bir yargıya varamıyorum. Şu ihtimal bile var: Hey'etu Tahriri'ş-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Colani hedefine ulaşmak için her iki tarafın da desteğini alabilir.
Ama şu bir gerçek: Türkiye HTŞ’yi dolaylı yoldan destekliyor. İdlib’de birkaç TSK üssü var. Ve HTŞ grupları (birçok grubun bir araya gelip koalisyon kurduğu bir çatı) yoğunlukla İdlib’de. 8 yıldır aynı bölgede ister istemez iletişim halindeler. Olmamaları imkânsız. Ve bir devletin 8 yıldır bulunduğu bir yerdeki grupları dönüştürmesi de pek ala mümkün. Aksi düşünülemez.
Her zaman keskin konuşan HTŞ’nin yumuşak tavrı, HTŞ lideri Colani’nin Cuma günü ilk kez Türk medyasına verdiği röportajdaki yapıcı konuşması, SMO ile organize çalışması da bundan kaynaklı.
Ve bu da Türkiye’nin çıkarlarına fayda sağlıyor. Bu konuya yazının akışında ayrıntılı değerlendireceğim.
-Bir diğer düşüncem ise SMO askerleri içerisinde MİT ve TSK’nın olduğu. Yoksa bu kadar koordineli ve etkin ilerleyemezlerdi ama Türkiye’nin bu düşüncemi ABD’nin yaptığı gibi sonuna kadar inkâr edeceğini biliyorum, ta ki hedefe ulaşana kadar. Beni bu düşünceye sevk eden hususlar şöyle: Devlet Bahçeli’nin tarihi Öcalan çağrısı sonrası SMO komutanlarıyla görüşmeleri, Suriye’deki çatışmalar başladıktan sonra grup toplantısında yaptığı konuşmada Misak-i Milli’ye atıfları, Bahçeli’nin konuşması sonrası SMO’nun Tel-Rıfat’a Mehter Marşı eşliğinde bozkurt işareti yaparak girmesi, Halep kalesine Türk bayrağı asılması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zamanki sert çıkışlarını bir kenara bırakıp, bu denli sakin, kısa, öz ve yapıcı konuşması ve tabi ki TSK ve MİT’ten peş peşe gelen Suriye’de kırmızı, turuncu sarı terörist etkisiz haberleri… Yani dedikleri gibi “yakından” ama demedikleri “çok ama çok yakından” takip etmeleri…
* Türkiye ne söylüyor: Halep’in alınmasında, Hama’nın kapısına dayanılmasında Türkiye’nin herhangi bir desteği yok. SMO’nun Tel Rıfat’ı alması ise sadece onların inisiyatifiyle gerçekleşmiş bir olay ancak Türkiye bu girişimi destekliyor.
* Hama tamam ama Halep’te bi’ düşünmedim değil.
* Ama öncelikle şunun altını çizmek istiyorum: Türkiye’nin Suriye’de yaptığı her şey bugüne kadar daima uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına dayanarak gerçekleşti. Ne işgalci ne de bölgede ve küresel ölçekte örnekleri olduğu gibi emperyal hırslarla hareket ediyor. SMO içinde tahmin ettiğim gibi var ise de bu tamamen PKK ve YPG’yi yok etmek içindir. Bir daha TUSAŞ saldırıları gerçekleşmesin diye… Türkiye’nin kimsenin toprağın da gözü yok. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, bir devlet yapısının oturtulması ve YPG/PKK/PYD’nin kökünü kurutmak Türkiye’nin haklı hedefidir.
*
HTŞ VE SMO BÖLGEDE NASIL HIZLI İLERLEDİ?
- Muhaliflere geri dönecek olursak! HTŞ-SMO’nun tabii ki bu kadar hızlı ilerlemesinin tek sebebi bu olamaz. Esed, Rusya-İran-Hizbullah desteğiyle ayakta duruyordu. Ancak üçü de şu an kendi sorunlarıyla boğuşmakla meşgul ve oldukça yorgun, oldukça zayıf düştüler. Bu yüzden de şimdiye kadar müdahale edemediler ve Rusya, bu ilerlemeyi Türkiye ile durdurmak istiyor. Bu yüzden Katar’da yapılacak olan Astana zirvesinde Türk, Rus ve İran Dışişleri Bakanları arasında yapılacak görüşme büyük önem arz ediyor. Avrupa’nın Suriye konusunda Türkiye’ye bakış açısı da kıymetli. Avrupa basınına yansıyan haberlere göre Türkiye “köprüyü kuracak, çatışmaları durduracak en önemli aktör” olarak görülüyor.
- SMO ve HTŞ bu zamanda harekete geçmesi ve bu denli hızlı ilerleyişinin diğer nedenlerinden biri de Rusya’nın zayıflaması ve odak noktasının şu an Ukrayna olması.
- ABD’de hükümet geçiş sürecinde yaşanan kaos nedeniyle Suriye’ye tam odaklanamaması ve artık ABD’nin eskisi kadar, ülkelerin iç işlerine çok karışma niyetinin olmaması (Suriye, Irak hariç). En azından Trump kabinesinde bu yönde görüşler var. Amerikan halkında ise bu ses daha yüksek. Zaten ABD seçimlerinin sonucunun nedeni de büyük ölçüde bu.
- Hizbullah’ın Suriye’deki güçlerini İsrail nedeniyle Lübnan’a çekmesi ve İsrail karşısında kaybetmesi.
- Gazze’deki İsrail soykırımı nedeniyle İran’ın başının dertte olması.
- 12 yıldır süren iç savaş nedeniyle artık Esed’in hem ekonomik hem siyasi hem askeri hem de psikolojik açıdan çökmüş olması. Esed’in kontrol atında tuttuğu bölgelerde gıda ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmesi.
- Esed ailesi darbeyle yönetime el koymuştu ve darbe sonrası Esed’in babası Hafız Esed bölge halklarına çok zulmetti. Hatta HTŞ lideri Colani ve babası Esed rejiminin işkencesine maruz kaldı. Doğal olarak Esed kontrolündeki bölge halkları SMO ve HTŞ’yi canı gönülden karşılıyorlar. Hatta halk, SMO ve HTŞ daha bölgeye varamadan, ayaklanıp Esed’e ait binalar önünde toplanıp protesto yapıyorlar. Halk desteği de HTŞ ve SMO’nun işini kolaylaştırıyor.
- Bu arada 12 yıl bölge halkına zulmeden Esed rejimi, “halk zarar görmesin diye bölgeden çekildiğini” söylüyor. Affedersiniz ama adama “hadi oradan” derler.
- Ayrıca Esed rejimi askerlerinin madde bağımlılığının artması.
- Suriye’deki İran destekli birçok grup ve Esed rejimi grupları Gazze katliamları ile şunu çok net gördüler: İran’ın ipiyle kuyuya inilmez, Hamas’ı yarı yolda bıraktığı gibi kendilerini de bırakır. Bu yüzden Suriye’deki birçok farklı grup HTŞ ve SMO’ya katıldı. Esed rejimi askerleri ise ya muhalif tarafına geçti ya da kaçtı.
- Türkiye’nin Afrin’de her şeyi düzene sokması, şartları düzeltmesi ister istemez sürekli çatışma ve tehlike altında yaşayan diğer Suriye ilçe ve bölge halklarının özlem duyduğu huzuru anımsattı ve çatışmalar durdurulup birlik sağlanırsa Afrin gibi olabilecekleri umudu grupların inatlaşmayı bırakıp birleşmesini, Esed’e karşı ayaklanmalarını ve muhaliflere destek vermelerini sağladı.
- Irak’taki Hizbullah güçlerinin Suriye geçişlerinde zorluklar çıkartılması (Irak’ta ABD baskın). Amerika tek bir şartla Esed’e destek vereceğini söylüyor, o da Rusya ve İran ile bağını kopartması. Esed bunu göze alamıyor. ABD ile iş birliği için Rusya ve İran’la bağı koparmasının, kendi tabanında çatlaklara yol açması tehlikesi var. Diyeceksiniz ki “Esed zaten bitti”. Evet, sadece Esed bitti ama Baasçılık hâlâ güçlü.
- Yani kısacası Esed bölgede tek başına kaldı ve şu an fena halde sıkışmış durumda.
Hâl böyle olunca SMO ve HTŞ, zamanlama ve şartları fırsat bilip hızla ilerleyebildi. Ama asıl soru şu: Şam alındıktan sonra HTŞ’nin Münbiç bölgesinden daha fazla ilerlemesine müsaade edilecek mi? Ya da devam edebilecekler mi, demeliydim?
*
Umarım Suriye, Irak gibi olmaz. Irak’ta bir zamanlar bir diktatör vardı. Onu yıkınca bin tane diktatör türedi…
Halep ele geçirildikten sonra HTŞ ve SMO arasında çıkan tartışma; istikrarın kalıcılığının pek olmayacağı yönünde şimdilik. Şam alındıktan sonra yaşanacak zafer sarhoşluğu iki zıt grubu birbirine daha çok düşürecek gibi duruyor. Belki de bu yüzden ilerlemeleri yavaşlayabilir. Hatta durabilir. Hatta yeni aktörler türeyebilir.
Ve artık Suriye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
*
Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan Cumhurbaşkanı Kararı’nın 31 Ağustos 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanması ile HTŞ’yi terör örgütü olarak kabul etti ama unutmayın ki şu an HTŞ’nin hamleleri en çok Türkiye’nin çıkarına yarar sağlıyor.
Bu arada Türkiye’deki Suriyeliler, SMO ile HTŞ arasındaki ilişkiyi, CHP ve AK Parti arasındaki ilişki gibi görüyorlar. Birbiriyle çatışsalar bile söz konusu devletin bekası olunca bir araya gelip birlikte hareket edebiliyorlarmış. (Bizdekilerin pek bir araya gelmeyi başardıkları söylenemez ama neyse.) Ve dediklerine göre Esed başta olduğu sürece ülkelerine dönemleri zormuş, “dönersek direk kellemizi alır” diyorlar. Bu yüzden Esed etkinliğinin bitmesi gerekiyormuş.
*
HTŞ LİDERİ EBU MUHAMMED EL-COLANİ, PUAN PEŞİNDE!
Colani’nin CNN verdiği röportajdan anladığım kadarıyla şöyle:
HTŞ değişti mi? Bence tam değişmedi. Sadece şu an ulusal ve uluslararası arenadan puan toplamaya çalışıyor. Ve kendini kanıtlayıp terör listesinden artık çıkmak istiyor.
Suriye’yi yönetebilecek bir aktör olmak için bölge halkının tamamını kapsayan bir lider olması gerektiğinin farkında. Bu yüzden Colani değişmek zorunda olduğunu çok iyi anlamış.
Ve söylemlerinden anladığım kadarıyla keskin sert ideolojiden, her grubu kapsayacak şekilde esnek-hoşgörülü adımlar atıyor ve atmaya da devam edecek.
Ama bu süreçte yöneten kişi olmak istediği için de SMO ile çok keskin tartışmalar da kapıda bekliyor.
*
Halep’te Türk bayrağı asılması üzerine sosyal medya üzerinden Türkiye’yi işgalci, cihatçı ilan edenler olmuş.
Bunları görünce ilk aklıma gelen şu oldu: Anlaşma için masaya oturmadan önce Türkiye’nin elini zayıflatmak istiyorlar…
Bu işi bu noktaya kadar getiren Türkiye buna izin verir mi? Elbette vermez.
Birlikte izleyip göreceğiz.