Zihin susar mı hiç? Düşünceler, bir gölge gibi peşimizden ayrılmaz. Her adımda, her nefeste, geçmişin izleri ve geleceğin kaygıları içimizde yankılanır. Ama ya bir anlığına bile olsa bu gürültü dursa? Zihin sustuğunda, biz gerçekten var olur muyuz yoksa kaybolur muyuz?
İnsan zihni, durmaksızın konuşan bir anlatıcıdır. Kendi kendine hikayeler yazar, olmayan ihtimalleri gerçeğe dönüştürür, geçmişi tekrar tekrar canlandırır. Ama bazı anlar vardır ki bu içsel fısıltılar yavaşlar, sesler silikleşir ve geriye yalnızca saf bir varoluş kalır. İşte bu an düşüncesizliğin alemine açılan kapıdır.
Zihnin ağır yükü
Zihin, insanın en büyük öğretmeni de olabilir en büyük mahkumiyeti de. Sürekli bir şeyleri analiz eder, anlamlandırmaya çalışır, etiketler. Ama bazen en büyük bilgelik, hiçbir şey bilmemekte saklıdır. Sessizliğin içinde, cevaplar değil yalnızca saf farkındalık vardır.
Tasavvufta, düşüncesizlik alemi bir hiçlik halidir. Ama bu yok olmak değil, hakiki varoluşa ulaşmaktır. Çünkü insan, zihninin yarattığı gürültüden sıyrıldığında asıl kendisini bulur. Tıpkı Mevlana’nın dediği gibi, “Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin.” Eğer insan düşüncelerinden sıyrılabilirse geriye ne kalır?
Suskunluğun gücü…
Gecenin en karanlık anında, bir anlığına bile olsa zihnin sustuğunu hissettin mi? Hiçbir düşüncenin sana dokunmadığı, içindeki huzurun dünyadaki her şeyden daha gerçek olduğu bir anı? İşte bu düşüncesizliğin kutsal halidir.
Günümüz dünyası, insanı sürekli bir şeyler düşünmeye, planlamaya ve kaygılanmaya iter. Düşünmek bir güçtür derler. Ama ya bazen hiçbir şey düşünmemek en büyük güçse? Ya zihni susturmak gerçek bir ustalık gerektiriyorsa?
Zihnin karanlık odaları
Bir gotik katedralin karanlık koridorlarında yürüdüğünü hayal et. Mum ışığı titrek gölgeler yaratıyor, sessizlik bir örtü gibi üzerine çöküyor. Ama bu sessizlik, korkutucu değil, huzurlu. Çünkü burada ne geçmiş var ne gelecek. Sadece varlığın çıplak hali var.
İnsan zihni de böyledir aslında. Kendi içinde karanlık odalar barındırır. Kimi anılar, kimi korkular, kimi düşünceler… Ama belki de en huzurlu oda, içinde hiçbir şeyin olmadığı odadır. Boşluk, bazen en büyük varoluştur.
Düşünmeden var olabilmek
Belki de insan, düşünceler olmadan da var olabilir. Belki de zihin konuşmayı kestiğinde hayatın gerçek sesi duyulabilir. Düşüncesizlik, bir kaçış değil, bir uyanıştır. Çünkü bazen hiçbir şey bilmemek, her şeyi bilmektir.
Ve belki de en sonunda anlıyorum: Zihin sustuğunda, insan gerçekten var olur.